26 Kasım 2009 Perşembe

İyi Bayramlar

Bayramda blog kapalı . Futbolla yatıp futbollla kalkan (veya kalkmayan :) ) sevgili ülkemin aziz insanları ve blogger kardeşlerim hepinizin bayramı şimdiden kutlu olsun ...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Beşiktaş Hayaller Tiyatrosu !

Kimse şu saatten sonra martaval okumasın yok United yedek takımdı , fazla asılmadı , istese alırdı diye . Beşiktaş'ın galibiyeti saygıyı ,coşkuyu hakediyor . Daha bir kaç hafta öncesine kadar Demirören faciasından sonra Kara Kartal ruhunu kaybediyor demiştim . Bu nasıl kaybetmekse , futbol garip bir oyun işte bazen insana laflarını yedirtebiliyor . Köybaşı ile Ekrem'de de ne ciğer varmış birader . Hiç mi yorulmadınız yahu ! Beşiktaş'lı futbolcular maç sonunda 113 km koşmuş, Manchester ise 111 . Koşana Allah veriyor :) Deli İbrahim United'lı futbolcularla maşak geçerken kendimden geçmişim . Rüştü de nostaljik bir resital sundu son dakikalarda , eski cengaver günlerini hatırlattı hepimize . Defans her geçen maç kendine bir şeyler katıyor. Ferrari'li savunmaya ligde en son gol atan takım Kasımpaşa idi. Wolfsburg nasıl 3 gol buldu anlamadım . Savunma Nirvana'ya erecek yakında. Fenerbahçe maçından sonra bu maç Kartal için bal kaymak oldu . Maça 5 dakika ekleyen hakem , extra time hastası Ferguson'un yüzünü güldürecekti gene , olmadı . Ee yeter be Alex amca ! Bu arada ,şu Ernst ile Ferrari bizim Cimbomda oynasaydı ne kıyak olurdu diye düşünmeden de edemedim . Maç sonu boşalan Old Trafford tribünlerine üçlü çektiren Batuhan vardı , yakıştı mı ? Yakıştı be...Tebrikler Beşiktaş .

Küçük Adam , BÜYÜK topçu

Nasıl yeneceğiz len bu herifleri ?

Mourinho'nun ruh hali budur , suratı her şeyi açıklıyor. Barça takır takır oynadı , Inter seyretti . Xavi ve Iniesta'yı seyrederken yeniden ağzımızın suları aktı . Dünya gözüyle gördüğüm en iyi ikili ; yakın zamanda onlardan daha iyisi var mı vallahi hiç aklıma gelmiyor . Liverpool'a Avrupa Ligi'nde eşlik edecek bir diğer takım da her an Inter olabilir . Bu arada eski Barça'lı ve Inter'li Figo da yengeyle beraber Nou Camp tribünlerindeydi. Nou Camp ve domuz kafası , hey gidi günler . Şu maç bir an önce bitse de sakata gelmeyelim edasında bir bakış fırlatmış o da ...

24 Kasım 2009 Salı

Hezimet !

Ligde oynadığı 13 maçın 5'ini kaybetmiş , 2'sinde berabere kalmış. United ve Chelsea sittin sene önüne geçirmezler zaten . Lig Kupası'nda Arsenal'e elenilmiş . Şampiyonlar Ligi'nde alınan 2 mağlubiyet ve Şampiyonlar Ligine de elveda. Avrupa ve adada oynadığı 20 maçta 8 mağlubiyet tadan Liverpool'un bu sene gösterdiği grafik geçtiğimiz senelere göre içler acısı . Benitez'in öğrencileri yenilgilerle fazlasıyla haşır neşir olmaya başlamış . Liverpool Şampiyonlar Ligi ile özleşmiş kaliteli bir takım kıvamındaydı . Şimdi onu başka bir ligde , tuhaf duygularla izleyeceğiz . Sihirini kaybetmiş , sıradan bir takım kimliğine bürünmüş Liverpool'un atacak tek kurşunu Avrupa Ligi olacak . Onda da bir halt yiyemezse , 2010 formalite bir sene olacak . Düştün mü birden tam düşüyorsun işte böyle ...

22 Kasım 2009 Pazar

Bu ne biçim maç böyle ?

Tottenham - Wigan maçının ilk yarısı sadece (!) 1-0 bitmiş. İkinci yarıda tam 9 atılmış .Tottenham ikinci golünü 55.dakikada bulmuş . Yani sizin anlayacağınız 55 ile 90. dakikalar arasında oynanan 35 dakikada tam dokuz gol var . 35 bölü 9 eşittir 3.88 . Yuvarlak hesap yapalım, ortalama her 4 dakikada bir gol görmüş White Hart Lane ahalisi . Bu Peter Crouch ta ne ballı adammış ayrıca , Liverpool'da oynarken Beşiktaş'la 8-0 biten maçta da bu maçta da forma giydi ve gollerini attı. Adamın bol gollü anıları oldu . Premier League tarihinde Newcastle'lı Alan Shearer ve M.United'lı Andrew Cole'dan sonra 90 dakikada 5 gol atan bir başka isim de Defoe olmuş bu arada ...

Ekimler bizim değil , Kasım da !

Yaratıcılıktan uzak adamların yanyana geldiği bir orta sahada gol kelimesini çoğul yapmak zor oluyor . G.Saray orta sahada bugün sadece mücadele etti , top tutmadı ,daha doğrusu tutamadı. Haftalardır tel tel dökülen Ayhan'ın kötü oyununa bir yenisini daha eklemesi , Elano'nun her zamanki gibi amaçsızca sahada debelenip durması beraberliğin sebeplerinden . Çalışkan Kewell markaj altında kaldı genelde, ama tek tük pozisyonlarda gene de onun adı vardı . Nonda'nın ayaklarında, kelepçe , pranga , büyü , romatizma , düztaban , mantar vs...olunca koşmuyor işte ! Keita'da oyuna çok geç girdi. Ali Sami Yen'de uzun zamandır G.Saray'ın maçın genelinde oyunu domine edemediği bir maç izlememiştik, oldu. Manisalı oyuncular 90 dakikaya yayılan disiplin anlayışından ve presten zerre kadar ödün vermedi . Golü de bireysel bir hatadan yediler zaten . G.Saray her zamanki gibi duran toplardan golü kalesinde buldu. Golde maç boyunca ha geldim ha geliyorum dedi be ! İstanbul'un 2 büyüğü bu hafta Kartal'a çalıştı , lige heyecan geldi ; biz Cimbomlulara da daral ...

20 Kasım 2009 Cuma

En güzeli sizce hangisi ?

Uefa 2010 yılında Madrid'de oynanacak olan Şampiyonlar Ligi Finali logosunu tanıttı. Bu illüstrasyonlara acaip bayılıyorum , hepsi de sanat eseri gibi . Benim en çok Rusya'da oynanan finalin afişi hoşuma gitti, yenisi de fena olmamış.

19 Kasım 2009 Perşembe

Henry her şeye rağmen büyük futbolcudur beyler !

Thierry Henry dün akşam eliyle yaptığı asistten sonra aşağıların aşağısına çekildi . İrlanda'lılar maçın tekrarı için yetkili mercilere başvurmayı düşünüyorlar . Çoğunluk işin etik tarafına takıldı kaldı . Ben açıkçası bu tür olaylar bizim başımıza gelseydi acaba nasıl reaksiyon gösterirdik diye düşünüyorum . Farzedelim Ali Sami Yen'de Tuncay veya Arda o el pasını verip Nihat veya Semih'e golü attırsaydı ve Dünya Kupası'na katılsaydık Henry'e gösterilen tepkinin yüzde kaçını gösterirdik acaba . Edebiyat hocamız derdi zamanında , insan kelimesinin kökleri nisyan kelimesiyle bağlantılıdır diye .Nisyan demek unutmak anlamına geliyor .İnsanoğlu her şeyi unutur be evlatlarım derdi .Yani sizin anlayacağınız bu da unutulur , her şey rayına girer .
Adam ülkesi adına bir çakallık yaptı , ama ülkesi adına yaptı işte. Fransızlar da konuyu sanıldığı kadar kurcalamıyor . Henry'nin avukatı değilim fakat o anda maçın en hararetli anında bir anda yapılan bir hareketin hesabını günahını saniyeler içinde o heyecanla sahada kim hesaplayabilir ki . Bana başka futbolcuların centilmenliklerinden bahsetmeyin . O maçların çoğunluğu bu kadar önem arzetmeyen sıradan maçlardı . Yok Henry gözden düşmüş te , bir daha sevilmezde .Yok canım , Barcelona da Fransa da adamı çöpe atsın o zaman . Maradona da Messi de zamanında elleriyle gol attı , ama hiç bir zaman adamları övgüsüz bırakmıyoruz. Bir çok kişi Henry'nin pozisyonu görecek olan ben değil hakemdi , görseydi sözlerini yadırgamış . Ee adam doğru söylemiş işte, görseydi kardeşim . Eee peki İrlanda'nın emeklerine ne olacak diyenler var . Futbol icat edildiğinden beri her zaman hakeden mi kazanıyor allahaşkına . Oldu bitti kardeşim , bu da futbolun bir cilvesi değil güzellliğidir işte . Yaradan öbür tarafta düzsün herkesin hesabını, bize kalmasın bu iş yahu !Siz de halı sahada yaptığınız işleri hatırlayın , hep mi temiz futbol oynadınız be ! Henry'nin müthiş kariyerini bir el mi bitirdi şimdi . Peygamberler bile ayvayı yedi o zaman .
Henry şu anda Avrupa'nın en iyisi . Ben demiyorum , Castrol diyor. Adamlar son bir yıl içinde 5 elit ligden 2000 futbolcuyu incelemişler . Üstün teknolojileri ile futbolcunun her pasını , her bir tek hareketini ve saha içindeki eforlarını ölçmüşler ve Henry birinci sırada . Bu adam son 1 aydır doğru düzgün sakatlıktan top bile oynamadı ve ona rağmen birinci sırada . İnanmayanlar burayı tıklasın . Fransa'da Ribery de yok . Eli yüzü düzgün top oynayan tek Henry . Onu izlemeyelim de kimi izleyelim . Ben hala Henry'i de futbolunu da sevenlerdenim, o kadar ...!

Türkiye'nin son durumu

15. sıraya kadar geriledik . Son yaptığımız maçlar canımıza okudu desek yeridir. Uefa sıralamaları oluşturmak adına yeni bir sistem geliştirdi . Bundan böyle maçlarda puanlama sistemi şöyle olacak:

a. Her takım kafadan 10.000 puanla yola çıkıyor .
b.Her galibiyete 30.000 , her beraberliğe de 15.000 puan verilecek.
c.Atılan her golde 501 puan eklenecek , yenilen her golde de 500 puan düşülecek . Bu kural uzatma dakikalarında atılan goller için de geçerli.
d. Eğer bir maç penaltı atışlarına kalırsa her iki takıma da beraberlikten kaynaklanan 10.000 puan verilecek . Penaltı atışları puandan sayılmayacak .

Puanlar hesaplanırken takımların Avrupa ve Dünya Kupası Şampiyonalarında yaptıkları maçlar gözönüne alınacak . Hazırlık maçlarının hiç bir etkisi yok . 2010-12 yılları arasında yapılacak Avrupa Şampiyonası grup maçlarında, takımların 2006 Dünya Kupası maç süreci ,2008 Euro maçlarının süreci ve son olarakta 2010 Dünya Kupasında katılmak için oynadığı maçlar gözönüne alınacak . Eğer farzedelim milli takımımız Euro 2012'ye katılmaya hak kazanırsa kurada 2010 Dünya Kupası grup maçlarında oynadığı performansa özellikle bakılacak . Maalesef orada durumumuz pek içaçıcı değil . Euro 2008'den azda olsa getirimiz olacak . Bundan sonra oynayacağımız maçlarda oransal olarak yarı yarıya bizi ilgilendiriyor. Sözün kısası bu pisliği temizlemek hayli zaman alacak ve çok zor olacak .

Delikanlılar !

Cole - Owen - Rooney
Gerrard - Lampard - Terry
Barry - Beckham - Cole

Johnson - Neville - Kewell

Kimler Vuvuzela Duyacak ? Son 32

Afrika
Güney Afrika : Vuvuzelacılar ev sahipliğinden dolayı turnuvada . Konfederasyon Kupasında performansları fena değildi . Afrika Uluslar Kupası'nda havasını almışlardı . Grubundan ev sahibi olmasının yüzü suyu hürmetine , ittire kaktıra belki çıkarlar.
Gana : 28 yıl sonra Afrika Kupasını kazanmışlardı. Kara kıtanın son yıllarda en fazla gelişim gösteren takımı . Bunlardan korkulur ,fakat bir şekilde durdurulur herhalde .
Fildişi Sahilleri : Kendi grubunda oynadığı 6 maçın 5'ini kazandı, 1'inde berabere kaldı . Hazırlık maçlarında bile deli top oynuyorlar . Drogba ve Keita'nın hatırına sempatim var . Afrikadan katılanların en iyisi diyebilirim.
Nijerya : Grubunda Tunus ile at başı gitti ve Tunus'u ekarte etmesini bildiler . Hiç yenilmediler. Yıllar öncesinin Nijerya'sından çok uzak olsalar da turnuvanın sihri belki onları da etkileyebilir.
Kamerun : Grup maçlarına kötü başladılar , iyi bitirdiler . Eto'o etkisi hissedilirse can yakarlar . Ama her şeye rağmen saman alevi gibi bir takım gibi geliyor bana bunlar .
Cezayir : Mısır'da yaşadıklarından sonra sempatim artmıştı . Onlar adına sevindim , Meksika 86'dan sonra yeniden DK'dalar. Pek şansları yok .
Asya ve Okyanusya
Japonya : Avustralya ile birlikte gruptan güle oynaya çıktılar . Japonlar Afrika'da bol bol fotoğraf çeker , evlerine geri döner, başka bir şey akıma gelmiyor.
Avustralya : Kazasız , belasız eleme maçı oynamadan gurpta 1.olarak Afrika biletini kaptılar . Gözlerimiz sadece Kewell'ı arayacak .
Güney Kore : Rahat rahat guptan çıktılar . Menejerler özellikle bu ülkeden iyi topçu buluyor . Yeni Park'lar çıkar galiba.
Kuzey Kore : Averaj farkıyla S.Aarabistan'ı saf dışı bıraktılar . Tuhaf ülkenin maçları da tuhaf geçecek gibime geliyor .
Yeni Zellanda : Haka'cılar Bahreyn'i eleme maçında geçerek Afrika'da yerini ayırttı . Vuvuzela eşliğinde Haka dansı izleriz, şekil olur biraz .
Avrupa
Danimarka : Bu sefer son dönemlerdeki başarısızlıklarının acısını çıkardılar ve yıllar sonra yeniden büyük bir turnuvadalar . Ezeli rakipleri İsveç'i geçerek bileti almaları onlar için pek güzel oldu.
İngiltere : Onlarsız turnuva hakikaten eksik . Fabio Capello takımı adam etti , Hırvatistan'dan acı bir intikam aldılar . Maçları kaçmaz.
İtalya : Top oynamıyor gibi dursalar da , tabela her zaman onların lehine oluyor . Ne yapacakları hiç kestirilmiyor . Onlar da olmazsa olmazlardan .
Hollanda : Total futbol , portakallar ve seyirci orkestrası . Turnuvanın en renkli takımı , acaip göze hoş gelen futbolları var . Fakat bal yapmayan arı kıvamında hayat devam ediyor.
Sırbistan : Kendi coğrafyalarında son yıllarda zırt pırt toprakları bölünüp , farklı ülkelere bölününce , futboldan da bir şeyler gitmişti . Ama çabuk toparlandılar . Yugo ekolü kolay kolay pes etmez . Değişik bir futbolu var bu adamların.
İspanya : Xavi ve İniesta gününde olsun sittim sene maç kaybetmezler . Son iki senedir gösterdikleri performanstan sonra bu kapayı da kazanırlarsa hiç kimse şaşırmaz.
Slovakya : Tarihinde ilk defa DK'na katılıyorlar . Çek futbolu düştükçe onlarda üstüne bir şey koydular. Futbolcular için güzel pazar olur.
İsviçre : Grubunda Lüksemburg'a yenilince bunlardan bir halt olmaz demiştim. Yunanistan'ı alt edip grubu 1. tamamladılar . Allem edip kulem edip bir şekilde giriyorlar ya hayret ediyorum İsviçrelilere.
Yunanistan : Komşu Ukrayna'da iyi iş çıkardı . Avru Şampiyonasını kazandıklarından beri korkulan bir ekip oldu . Bizim yapamadıklarımızı takır takır yapıyorlar .
Slovenya : Rusya'yı devirmekle çok büyük iş başardılar . Guus Hiddink ve Arshavin'i bizlere izlettirmeyecekleri için kızdım onlara.
Portekiz : Dünyanın en pahalı adamının takımı Afrika'da olmasaydı ayıp olurdu herhalde. Bosna'nın şansına futbolun estetik adamlarıyla oynamak düştü .
Fransa : Henry'nin eli Afrika biletini aldı . Zidane gitti , Fransa bitti sanki . Ribery'nin hatırına izleyelim şu adamları diycem ama o da habire sakatlanıyor.
Güney Amerika
Brezilya : Kafadan minimum yarı final final onlar için garanti . Sambacıların karşısında oynayanları eli ayağı tutuluyor sanki . En büyük aday her zamanki gibi .
Paraguay: Adamlar hem Brezilya'yı hem de Arjantin'i yenerek paşalar gibi Afrika'ya gitmeye hak kazandı . Evinde oynadığı 8 maçın 7'sini kazandı . Türkiye ibret alsın.
Şili : Brezilya'dan sonra en çok gol atan takım ve lider Brezilya'dan daha fazla galibiyeti var . Tello'nun Şili'si grupta oynadığı maçı Afrika'da oynarsa , çekinsin herkes.
Arjantin : Maradona demek zaten Dünya Kupaısı demek . Az daha onları izleyemecektik. Messi adına beklentilerimiz var fakat Maradona ne haltlar edecek hiç bir önsezimiz yok .
Uruguay: Kostarika'yı eleme maçında geçip , gitme hakkı kazandılar . Lugano ve Suarez özellikle takip edilecek galiba.
Kuzey Amerika
Amerika : Eskiden futboldan zerre kadar çakmıyorlar derdik fakat tüm turnuvalara abone oldular. Yenilmeyen İspanya'yı yendiler . Acaip sürprizler yapabilirler.
Meksika : Kendi sahalarında oynadıkları maçların hepsini kazandılar fakat Amerika'nın gerisinde kaldılar . Domuz gribini patlattılar , futbolda da patlamalarını umarız.
Honduras : Bu ülke için söyleyebileceğim tek şey soru işareti .Amerika'ya yatsın kalksın dua etsinler . Son 20 saniye kala Kostarika'ya gol atmasalar , Honduras bizim Coğrafya dersinde adını nadiren zikrettiğimiz küçük bir ülkeydi .

18 Kasım 2009 Çarşamba

Barça , battaniye ve Rusya deplasmanları !

Dünyayı sallayan 15 dakika

"Fifteen Minutes That Shook The World " . Liverpool'lular 2005 yılında İstanbul'da Milan'a karşı kazandıkları zaferi anlatan, parodilerle dolu 43 dakikalık özel bir film yapmışlar . Filmde Alex Ferguson'a ve Neville'e de giydirmişler. Yılbaşında DVD'ler piyasaya sürülecekmiş . DVD Manchester'da ne kadar alıcı bulunur bilinmez ama , en kısa zamanda bu filmi ele geçirmek isterdim. İçinde İstanbul olayının olması da ayrı bir güzel tabiki ...

Cömert Eto'o

Eto'o Kamerun milli takımındaki arkadaşlarına demiş ki "Ulen , şu Dünya Kupasına katılalım , hepinize benden bir saat !" . Arkadaşları da gaza gelmiş , Fas'ı 2-0 yenmişler. Maçtan sonra Eto'o 24 arkadaşının koluna da saatleri takıvermiş . E ne var bunda diyceksiniz. Kardeşim saatler bit pazarından gelme dedemin köstekli saatlerinden değil ki ! Her biri £30,000 değerinde . Adam paraya doymuş zaten , arkadaşlarını da gaza getirivermiş kolaylıkla . Eto'o hayır amaçlı iddialardan kesinlikle kaçınmam demiş. Arkadaşları için hayırlı bir iş olmuş! Eto'o bu işleri pek seviyor . 4 yıl öncede Drogba'lı Fildişini bir yenelim demiş , hepinizi ihya edeceğim . Maç 3-2 Kamerun'un galibiyeti ile bitmiş , 60.000 doları bir çırpıda arkadaşlarına dağıtmış . Benim takımımda Eto'o gibi adam olsun, 90 dakika 15 km koşup, hat-trick yapmazsam gelin beni vurun . Böyle arkadaşa can gurban ! (Biz burdan yalakalığa başladık, takım arkadaşları ne haldedir acaba ?

16 Kasım 2009 Pazartesi

Buralara geleyim deme Hamit !

Gelecek sezon Hamit Altıntop serbest kalıyor , çünkü Bayern ile olan sözleşmesi 2010 yılında bitiyor . Bayern henüz onunla ilgili bir girişimde bulunmadı , şimdilik bir şeyler yapacak gibi de durmuyor . Hamit Van Gaal'ın gözüne giremedi , Hollandalı teknik adam tabir yerindeyse Hamit'i sallamıyor . Hamit Avrupa'da top koşturan futbolcularımız arasında en iyi kulüpte top oynuyor (ya da oynayamıyor). Şimdi bu adam Avrupa'yı bırakıp , ülkemize gelsin mi ? Yoksa Avrupa'dan kopmasın mı ? Bonservisi elinde olan kalburüstü böylesine bir futbolcuyu almak için emin olun bizimkilerin ağızlarının suyu akıyordur. Hele Cimbom pek sever masrafsız adamları . Avrupa'ya topçu gönderemiyoruz , gurbetçileri de kendimize benzettiğimiz bir düzenin içersinde bocalayıp duruyoruz. Futbolumuz gittikçe içine kapanıyor , akıllı - teknik taktikten çakan futbolcularımız azalıyor . Boşver Hamit sen gelme buralara , merak etme boşta kalmazsın havada karada kaparlar seni oralarda. Kendin için , ülken için gelme ne olur ...!

Hartson ve Kanser

Jonh Hartson . İri cüssesiyle tanıdığımız Gallerli futbolcuyu durdurabilene aşkolsun derdik zamanında . Ona markaj görevini bu kez kanser üstlenmiş . Testis kanseri , zamanla beynine de sıçramış . Tedavi süreci , 67 adet kemoterapi seansı ve sonrasında iyiyim diyor . Aman iyi olsun . İllet geldi bu kara haberlerden ...

De Nigris'in öldüğü yaştayım !

Daha dün okulda öğrencinin biri sıraya kazımış , dikkatimi çekmişti . "Bu dünyada adalet arıyorsan , mezarlığa git ." Tuhaf bir durum bir şekilde; futbolcu , başkan , malzemeci , ıvır zıvır vs.. dinlemiyor Azrail . İşine bakıyor görev bilinciyle . Meksikalı 31 yaşında bu dünyaya veda etti . Muhtemelen ona küçükken gelecekte Türkiye diye bir ülkede top oynayacağını söyleseler , orası nerde lan derdi . Hayat insanı nerde , ne şekle sokuyor işte . Meksika'da gündüzken , ülkesinden kilometrelerce uzakta Yunanistan karanlığında gitti başka diyarlara . Ne olcek bu işlerin sonu be usta ...?

Casillas & Buffon = 100

İkisi de hafta sonu oynadıkları milli maçlarla 100'ü gördüler . Casillas hakkında daha önceden bir post yapmıştık . İspanyol kaleci her geçen maçta rekor yazmak , rakipsiz olmak yönünde rahatça ilerliyor . Oynadığı 100. maçında 71. galibiyetini de Arjantin karşısında gördü Casillas. Gol yemeden (clean sheet diyorlar buna ) 56 maç tamamlamış . Buffon 43 kez bu işi becermiş. İlerde kim kimi geçer bilinmez ama , Afrika'da aralarında çoğu kimsenin farkedemeyeceği gizli bir rekabet olacak galiba . Yeter ki sakatlık olmasın ya da hocalarının kadro tırpanına uğramasınlar ! Bu arada blogda kalecilerle ilgili postların üst üste gelmesi de bir tuhaf oldu hani ...

15 Kasım 2009 Pazar

Kalecinin Hası : Peter Schmeichel

Kalesinde onun kadar inanılmaz derecede güven veren bir isim var mıydı diye sorsanız , muhtemelen vereceğim cevap kem küm olurdu galiba. 1.93’lük dev cüssesi ve onun için özel olarak hazırlanan XXXL formasıyla kafadan rakiplerini alkolik eden Danimarkalı kaleci Peter Schmeichel , gezegenimizin gördüğü en iyi kalecilerden birisiydi . Tek eliyle planjona çıkmışlığı bulunan Peter’in , hava toplarında rakipleriyle dalga geçercesine herkesin üzerinden topu tek eliyle yakaladığına birkaç kez şahit olmuşsunuzdur. Ben bu hareketi ilk defa onda görmüştüm.
1963 yılında dünyaya gelen Schmeichel'ın kökleri Polonya’ya dayanıyor . Babası Polonyalı olan Peter Boleslaw Schmeichel’ın Boleslaw ismi atalarından gelme. Küçükken de cüsseli olması nedeniyle kalecilik hadisesi ona cuk diye oturuyordu . 8 yaşında formasını giydiği High-Gladsaxe miniklerinde 2.5 sene mağlubiyet yüzü görmedi . Bu durum daha küçük yaşlardan itibaren Schmeichel’ı kahramanlığa alıştırdı . 18 yaşındayken 3.lig takımı Gladsaxe Hero ile hayatının ilk profesyonel maçına çıktı . Oynadığı bu kulüp ligdeki iç karartıcı performansıyla kötü günler yaşıyordu . Düşme potasında Stubbekobing maçı bir hayli önemliydi , çünkü maçı kazanan ligde kalıyordu . Schmeichel bu maçta belki de hayatının oyunu çıkardı ve maçı kazandırdı .
Maç sonunda hocası Svend Aage Hansen, Schmeichel’ı deliler gibi kucaklamıştı . Schmeichel’ın maç sonunda boynuna sarılanlardan birisi de Bente adında bir genç kızdır. Bu kız teknik direktör Hansen’in kızı olup aynı zamanda müstakbelde Scmeichel’ın eşi olacak bayandır .
1991 yılında Brondby formasıyla UEFA Kupasında yarı finale kadar yükselen Peter Schmeichel büyüleyici performansıyla göz kamaştırmasına rağmen , yarı finalde Roma’ya karşı Voeller’in attığı gole engel olamayıp elendi . O yıllarda Avrupa arenasında gösterdiği grafik Alex Ferguson’un dikkatini çekmiş ve Danimarkalı’nın istikametini adaya yöneltmişti . 530.000 pound’a Manchester United’a transfer olan Schmeichel için Ferguson “yüzyılın transferi” yorumunu yaptı . Ferguson’un bu kaleci hakkında bu kadar iddialı demeçler vermesine o zamanlar çoğu kişi anlam verememişti .
Cantona ile birlikte Schmeichel ada futbolunun gördüğü en iyi yabancılar payesini o zamanlar ele geçirmişti . Schmeichel her ne kadar saha içinde arkadaşlarına güven verse de , arkadaşları ondan acayip derecede çekiniyordu . Aşırı agresifti . Yenilgiyi ve gol yemeyi kabullenemeyen yapısından dolayı , oynadığı maçlarda statlar onun haykırışları ve bağırışları ile inliyordu . Savunmadan tutun forvete , hakemlere , rakiplerine ve taraftarlara dek herkes onun azarından, paylamasından nasibini aldı . Az gol yemesinin sebeplerinden birisi de defansta arkadaşlarına sürekli bağırıp onları maça konsantre etmesiydi . Takım elemanlarının ondan ödü kopuyordu .
1994 Ocak ayında Peter Scmeichel ile Alex Ferguson’un arasına kara kedi girdi . Liverpool ile oynanan bir lig maçında Man. United 3-0 önde olmasına rağmen maç 3-3 berabere bitmişti . Maç sonunda ikili öylesine şiddetli ağız dalaşına girmişti ki , Schmeichel’ın küfürlerini nerdeyse herkes duymuştu . Ferguson , Schmeichel’ı derhal takımdan kovdu . Birkaç gün sonra Schmeichel masum bir kedi edasında tesislere gelip özür diledi . Kindarlığı ile bilinen Ferguson bu kez babalık yapıp bu deli dolu adamı affetti .O da biliyordu ki , böyle bir kaleciyi kaybetmek çılgınlıktı .
İngiltere’de 5 lig şampiyonluğu yaşayan Schmeichel’ın en büyük başarılarından birisi de 99 yılında Nou Camp’ta Bayern Münih ile oynanan dramatik CL şampiyonluğuydu . Kariyeri boyunca 11 gol attı . Kalesinden fırlayıp kornerlere gitmesi futbol ritüellerinden birisi olmuştu. Savunma elemanları için bir de Schmeichel’ı tutmak ayrı bir meseleydi . Nitekim bu final maçında da ileriye çıkmasının faydasını gördü. Maç bitmek üzere iken Alman defansını hataya zorladı ve United’ın beraberlik golü gelmişti ve sonrası malum . Sert görünen mizacına rağmen , olaylardan çabuk etkilenen duygusal bir yapısı var Danimarkalının . 96 yılında Coventry ile oynanan maçta , Coventry City oyuncusu David Busst ‘ın ayağı ikili bir mücadelede feci bir şekilde kırılmıştı . Öyleki bacağını sadece bir deri parçası tutuyordu .Bu sahneye şahit olan Schmeichel gözlerini kapamış daha sonra kusmaya başlamıştı . Haftalarca süren psikolojik yardım aldığıda söyleniyor . Schmeichel'ın milli kariyerindeki zirve United'a transfer olmasından sonra ,92 yılındaki Avrupa Şampiyonluğu . İsveç'te düzenlenen turnuvada Danimarka sürpriz biçimde finale kadar çıkmış ve Almanya'yı finalde 2-0 yenmişti . Kalede elbette ki Peter vardı . Hollanda maçında Van Basten'in kullandığı penaltıyı harika bir şekilde kurtarmıştı . 129 kez milli formayı giyen Schmeichel'ın milli formayla attığı bir de golü var . 99 yılında inanılmaz geçen bir sezonun ardından Manu'dan ayrılan Schmeichel ,Portekiz takımı S.Lizbon ile anlaşıp orada da şampiyonluk olayına devam etti . 1 sene sonra Lizbon ilk iki sıraya giremedi . Yıllarca kariyeri 1.lik ve 2.lik arasında gelip geçen Peter için bu durum tersti. Adaya 2001 yılında A.Villa forması ile geri döndü . Ertesi sene ezeli rakip Manchester City ile anlaştı .City ve United ile oynanan iki maçta da kalesini çılgınca savunan Schmeichel eski takımına galibiyet şansı tanımadı . Eski takımı, City'de forma giymesine rağmen ona oldukça saygı duyuyordu .Oğlu da (Kasper) kaleci olan Schmeichel belki rastlamışsınızdır , Discovery Channel'da Dirty Jobs isimli programın sunuculuğunu yapmakta. Bundan önce ülkesinde ve adada yorumculuk yapıp hatırı sayılır paralar kazandı . 2001 yılında İngiltere MBE (Member of British Empire) şerefini verdi . Çoğu Türk taraftarı için bu adam Ümit Haktan'ın meşhur sözünü akıllara getirir. Arif'in Manchester'da oynanan maçta uzaktan attığı golde Ümit Aktan Şımaykıllar değil bütün Maykıllar gelse o topu oradan alamazdı diyerek bizleri 4 köşe etse de , ve Fenerbahçeli Boliç yenilmeyen Manchester'ı yendirirken kalede yine bu Danimarkalı olsa da , Schmeichel her zaman büyük kalecidir . Vücudunu bu kadar iyi kullanıp kaleyi kapatan ve açıları daraltan bir adamı uzun zamandır daha göremedim . Özlediğim adamlardandır vesselam ...