30 Aralık 2010 Perşembe
Zizou & Platini
29 Aralık 2010 Çarşamba
BOL BOL FUTBOL 4 yaşında ...
27 Aralık 2010 Pazartesi
Şampiyonlar Ligi Finalleri : Bölüm 1
Bu maçın bitişiyle Milan için sanki bir dönem sona ermiş , farklı bir dönem başlamış gibiydi . Maç arifesinde takım arkadaşlarına Milan’dan ayrılacağını söyleyen Rijkaard , bu maçta sakatlanıp profesyonel futbol hayatı sona erecek olan Van Basten ve orijinal saçlarıyla yedek kulübesinde oturan Gullit’in yıllarını geçirdiği Milano periyodu Münih Olimpiyat Stadında tarihe karışacaktı. . Şampiyonlar Şampiyonluğunu kazanan tek Fransız takımı ünvanını ele geçirecek olan Marsilya için de maç sonrası yaşanacak dönemdeki gelişmeler iç açıcı değildi . Çünkü Marsilya başkanı Bernard Tapie’nin ligde kursağına kadar şike skandallarına bulaşmasından dolayı kulübün lig şampiyonluğu elinden alındı ve Marsilya bir alt lige düşürüldü . CL Şampiyonunun küme düşürülmesi gerçekten sıra dışı bir olaydı .
O zamanın UEFA kurallarına göre bir takımın ancak 3 yabancı oynatabilme hakkı vardı Bu kurala rağmen Milan Başkanı Berlusconi 30 milyon pound’luk bir servet harcayarak takımda toplam 6 yabancı oluşturdu. Maç öncesi insanlar iki noktaya odaklanmıştı : 2 sene önce finalde penaltılarla kupayı Kızılyıldız’a kaptıran Marsilya bu kez şeytanın bacağını kırabilecek miydi ? Ve kupalara ambargo koyan yıldızlar topluluğu Milan acaba kaç atacaktı ?Milan’ın teknik direktörü Fabio Capello, Ruud Gullit ve Jean Pierre Papin’i yedek soyundurup Massaro’yu Van Basten’in yanına yerleştirmişti . İlk 20 dakika Marsilya kalesini abluka altına alan Milan’ın ataklarını kesen kalecinin saçsız kellesini 5 sene sonra Dünya Kupası’nda Laurent Blanc öpücüklere boğacaktı .Evet , o kalecinin ismi Fabien Barthez’di . Grup maçlarında sadece 1 gol yiyip bütün maçlarda rakiplerini tarumar ederek finale kadar uzanan Milan’ın gol yollarındaki beceriksizlik ve bahtsızlığı sanki maçın kaderini yazıyordu . Van Basten ve özellikle de Massaro’nun kaçırdıkları Marsilya taraftarının tırnaklarını yedirmeye yetmişti . Marsilya yakaladığı en önemli pozisyonda Alman Rudi Voeller’in topu Alan Boksic’e vermek yerine Milan kalecisi Rossi’ye nişanlamasıyla şansını değerlendirememişti. Devre golsüz sona erecek derken siyahi futbolcu Basile Boli’nin kafa şutu sessiz sakin Milan ağlarına takılmış ve Milan’ın meşhur Ultras tribünleri Olimpiyat Stadında sus pus olmuştu .İkinci yarıya daha istekli ve hırslı giren Rossoneri’nin atakları bir türlü sonuç vermiyordu . Çünkü karşılarında bu kupayı gerçekten çok almak isteyen dirençli kaptan Deschamps’ın arkadaşları bulunuyordu . Capello maçın ilerleyen dakikalarında eski Marsilya’lı Papin’i oyuna alarak sonradan Milan formasını terletecek olan Desailly duvarını aşmak istiyordu. Acaba Papin iki yıl sonra Kızılyıldız’a karşı Marsilya forması altında yaşayacağı hezimet duygularının aynısını eski takımına karşı yine yaşayacağını biliyor muydu ?Finale kadar üst üste 58 maç kaybetmemiş Milan’ın yolun sonuna bu maçta geleceğini kim tahmin edebilirdi ki ? 86.dakikada sakatlanıp oyundan çıkan Marco Van Basten için bu maç hayatının son maçıydı . Çünkü bu sakatlığı efsane futbolcuyu mesleğinden alıkoyacaktı .Maç sona erdiğinde Milan’lı futbolcuların donuk ve şaşkın simaları Mavi-Beyaz tribünlerin çılgın coşkusunu izliyordu .Maçtan sonra Marsilya’nın Hocası Raymond Goethals “Bu kupayı kazanmayı iki yıl önce hak etmiştik , fakat şimdi daha güzel oldu . Çünkü dünyanın en büyük takımını yendik .” demişti .Marsilya 93 yılında yeni ve grup’lu statüsüne kavuşan Şampiyonlar Ligi formatının ilk Şampiyonu olmuştu . O günden beri hiçbir Fransız takımı CL Kupasının kulpundan bir daha tutamadı.26 Mayıs 1993
Marseille: Barthez, Angloma (Durand), Di Meco, Boli, Sauzee, Desailly, Eydelie, Boksic, Voller (Thomas), Pele, Deschamps (capt)
Milan: Rossi, Tassotti, Maldini, Albertini, Costacurta, Baresi (capt), Lentini, Rijkaard, Van Basten (Eranio), Donadoni (Papin), Massaro
GOL :Dk. 45 Boli
26 Aralık 2010 Pazar
23 Aralık 2010 Perşembe
Onur Kıvrak ve Rakamlar ...
Şenol Güneş başa gelir gelmez kaleyi Onur'a teslim etti ve o zamandan beri Türk futbolunun yeni bir milli kalecisi oldu . Onur gelecek hafta 23 yaşına basacak .Genç kalecinin şu ana kadar gösterdiği grafik hiç te fena değil . İlk maçından şu ana kadar toplam 53 resmi maçta eldiven giymiş . Bunların ikisi milli maç . Yediği gol sayısı 39 . Ve 23 maçta kalesinde hiç gol görmemiş . Bu yaşta bir kaleci için oynadığı maç sayısından daha az gol yemek çok önemli bir unsur . Bütün maçlarında 90 dakika kalede kalmış. İlk yarıda Trabzonspor'un en fazla süre görev alan futbolcusu . Soyadına nazire yaparcasına sahada gösterdiği kıvrak kurtarışları ve takım savunmasının düzene girmesi onu az gol yiyen önemli kalecilerden birisi yaptı . Takım arkadaşları ona güveniyor ve en başta zamanın büyük kalecilerinden birisi olan Şenol Güneş gibi bir hocayla çalışması onun için bulunmaz bir nimet . Nazar değdirmek istemem ama kafadan bir 10 sene Türk futboluna damgasını vuracak bir kaleciyle karşı karşıyayız. Umarım yanılmam ....
22 Aralık 2010 Çarşamba
Şamar oğlanı Stuttgart !
Tutmayın beni !
Messi'nin sahada yaptığı işleri övmek artık sıradan bir iş gibi bir şey . Ama yine de bu işe devam edelim . Şu video'yu izledikten sonra sahada haybeden numara yapan futbolcuları izledikçe yüzlerine tüküresim geliyor . Messi ile sıradan futbolcuları karşılaştırmak edepsizlik olur . Lakin Arjantinli'nin maruz kaldığı darbelere rağmen her tarafından taşan futbol oynama isteği ve amatör ruhunu taltif etmemek ayıp ötesi bir şey olur ...
19 Aralık 2010 Pazar
Acele işe ....
Çocuklar "Tiki-Taka" öğrensin !
Bizim memlekette futbolla aşina olmaya başlayan yeni yetme tıfıllar çalım sevdalısıdır genelde. Ben de öyleydim bir zamanlar . Ne kadar çok çalım atarsan o kadar iyi futbolcusundur yani . Oysa Avrupa'da futbolu yeni öğrenen çocuklara temel futbol gerçekleri eşliğinde takım oyunun üstünlüğü benimsetiliyor . Bu yüzden Avrupa'da hayran hayran izlediğimiz isimlerin Türkiye'de zorlanmasının bir başka nedenlerinden birisi bu. Pas ve pas oyunlarını yukarıya taşıyamıyoruz. Çocukların şu gerçeği akıllarında tutmaları lazım . Gol atabilmek için pas yapmanız lazım .Her zaman gol atılmaz ama her zaman atılan golden daha çok pas yaparsınız. Ama kötümser de olmamak lazım . Xavi ve Iniesta'yı izleyip büyüyen yeni bir nesil geliyor bence gelecekte ...
18 Aralık 2010 Cumartesi
Kar beyazdır futbol ...
Siyah Beyaz Kar
15 Aralık 2010 Çarşamba
14 Aralık 2010 Salı
Enstantene..
Samir Nasri
Edeb yahu Barton !
12 Aralık 2010 Pazar
Şampiyonluk alametleri ...
11 Aralık 2010 Cumartesi
Her güzel şeyin bir sonu vardır !
Yakın tarihte hatırladığım en kötü G.Saray 2.Fatih Terim dönemindeki 2003-2004 sezonu. Ligi 6.sırada bitiren Cimbom 34 maçta alınan 15 galibiyet , 9 beraberlik ve 10 mağlubiyetle sezonu tamamlamıştı. O zamanki tabloda bile G.Saray'ın ilk yarı itibarıyla 17 maçta topladığı puan 28'di . Her takım kötü dönemler yaşar , fakat G.Saray'da eksik ve gedikleri kapatmak için bir gayret emaresi görmek bir yana işler daha da kötüye gidiyor. Cimbom'u yenmek artık sıradanlaştı . Neyse fazla da bir şeyler yazasım gelmiyor , blog aşkımı da öldürecek bu takım yakında benim...