28 Haziran 2010 Pazartesi

Yaş olayı !

Almanya İngiltere karşısında 25,36 yaş ortalamasıyla sahaya çıktı . Takımın en yaşlıları Klose(1978) ve Friedrich (1979) idi. Sahanın en genç ismi 2 gol atan 1989 doğumlu Müller'di. Diğer futbolcuların yaşları 22-26 arasında gelip gidiyordu. Kendimi bildim bileli Almanya veteranların, yaşlı kurtların ve tecrübeli futbolcuların takımı olmuştur. Gelgelelim futbolun süratinin arttığı son dönemlerde sahalar artık genç ciğerlere emanet. Futbol artık yavaş yavaş gençlerin oyunu olmaya doğru gidiyor. Panzerler bu işin gayet bilincinde ve gençlerin önünü açmaya yönelik yeni politikalar uygulamaya başladı. İngiltere milli takımının Almanya önünde yaş ortalaması 29,5 idi . Sahanın en yaşlısı 40 yaşındaki kaleci David James idi . A.Cole,Terry,Upson,Gerrard ve Lampard 30 ve üzeri yaşlarıyla belkide son Dünya Kupasını oynadılar. Artık onlar için, İngiliz futbolu için çanlar çalmaya başladı. Yaş haddi olayı önümüzdeki senelerde keskin çizgileriyle daha çok tartışılır gibime geliyor...

27 Haziran 2010 Pazar

Çizgiyi aşmak ya da aşamamak !

Adidas yıllardır Alman milli takımı için öylesine güzel formalar üretti ki , Alman futbolcular beyaz forma ve siyah şort içinde her daim rakibini kafadan ürküten , fizikli ve takır takır işleyen bir makina kıvamında ,turnuvaların esas oğlanlarından birisi oldu . Ufak tefek Defoe ve sinir küpü Rooney, fizikli ve mücadeleyi seven Alman savunma oyuncuları Friedrich, Mertesacker ve Boateng'in arasında sefillerin bir başka oyununu sahneledi. Bir başka ufaklık Lahm bile olması gereken yerde , yerinde müdaheleri ve seri pasları ile İngiltere'nin umutlarını çöpe atıyordu . Kalıbına bakarak yorum yaparsak bu Upson'u ancak kallavi Kırkpınar pehlivanları devirir diyeceğim ama o da koşarken yeri titreten ve fit olduğu her halinden belli olan Klose karşısında ayakları birbirine karıştı . Alman futbolcuların hantal İngilizlere göre daha teknik , daha tertipli ve aklı başında olduğu her halinden belliydi .İngiltere maçın önemli adamlarından kaleci Neuer'in hatasıyla golü buldu . Neuer'in zamanlama hatasıyla Upson biraz olsun günah çıkardı . Daha sonra tarihe geçecek bir çizgi hadisesi var ki , İngilizler bu bariz gol için roman bile yazar , unutmaz unutturmaz. O pozisyon gol sayılsaydı sonrasında ne olurdu sorusunun cevabını verecek kahinlerden değilim. Fakat Almanya'nın kahraman futbolunun önüne geçmesini hiç istemem açıkçası. Futbolda bazı duygu ve güç patlamaları vardır. Kötü oynarken kısa süren adrenalin ve şans dalgasıyla oyunun kaderini değiştirebilirsiniz. İyi ve kontrollü oynayan kaliteli takımlar bile bu patlamaya yenik düşebilirler. Almanya'nın golü yemesinden sonra içine düştüğü durum buydu . Pozisyona bile doğru düzgün giremeyen İngilizlerin klasik gollerinden birini izledikten sonra Almanya bir anda donuverdi . Oysa İngiltere hala tam anlamıyla maça hükmedebilmiş değildi .
Verilmeyen gol olayından sonra maç tekrar rutine döndü ve ağır aksak işleyen Barry'nin Schweinsteiger ve Khedira karşısında vasatın altında oynaması , Gerard ve Lampard'ın birlikte suyun üzerine yazı yazmaya çalışmaları ve Capello'nun maçı sadece izlemesi faciayı hazırladı . İngiltere fazlasıyla tahmin edilebilir ve basit şablonuyla kupanın başından beri göz zevkimizi bozdu. Beckenbauer'in İngilizlerin kupa performansı üzerine yaptığı doldur-boşalt ve ileri çullan eleştirisi çoğu İngilizi kızdırsa da İmparatoru haklı çıkardı. Parıltılı ve izlemeye doyamadığımız Premier League'in İngilizlere mali konuda çok getirisi olduğu gerçek . Ama yabancıların cirit attığı bir ortamda bu milli takımın geleceğinden bahsetmek iç karartıcı. Alman futbolu ve Almanların futbola bakışı konusunda 2 Temmuz 2009 tarihinde bir şeyler karalamıştım . Buraya tıklarsanız o yazıya göz gezdirebilirsiniz. Almanya'nın disiplin ve özveriden oluşan mantalitesiyle dünya döndükçe futbol üzerine söyleyeceği çok şeyin olduğunu anlayabilirsiniz.
Yakın zamanda 3 hafta Almanya'da 2 hafta da İngiltere'de kaldım . Almanların çalışmayı ve disiplini seven , kurallardan taviz vermeyen bir ülke olduğunu çok rahatlıkla hissedebiliyorsunuz . İngiltere fazla üretmeyen keyif ehli bir millet gibi geldi bana nedense . İşte bu maçı izlerken kafamda oluşan bu imajın yeşil sahadaki yansımasını izledim sanki . Bireysel yetenekleri izlemek keyif aldığımız bir olay. Ama takım halinde askerlerin hem savunma hem de hücum yapmasını izlemek daha tatlı sanki .Almanya'nın en göze çarpan yıldız dediğimiz adamı (Mesut Özil) bile kendi için değil takımı için yırtınıyor . Bu Almanya bu maçta elenseydi , ne yalan söyleyeyim, üzülürdüm herhalde ....

25 Haziran 2010 Cuma

Milli vukuatlar...!

Domenech tarafından şutlanan Anelka'nın bu ilk vukuatı değil biliyorsunuz .2003 yılında Jacques Santini'ye medya yoluyla yüklenen Anelka "Benim Fransa Milli takımına ihtiyacım yok . Santini önümde diz çöküp benden özür dilerse belki Milli formayı yeniden düşünebilirim" demişti .Bundan önceki dönemlerde de futbolcular ve milli takım teknik direktörleri arasında nahoş olaylar olmuştu, bir kaçını hatırlayalım ...
88 yılında Çekoslavakya ile oynanan bir hazırlık maçına çağrılmayan Eric Cantona , teknik adam Henri Michel'e çok kızmış ve hemen basını toplamıştı . Basın toplantısında " Mickey Rourke ile ilgili bir şey okudum , çünkü Rourke sevdiğim bir adamdır. Rourke Oscar ödüllerini kaale alan bir adam bok torbasından başka bir şey değildir demişti. Bu laf hoşuma gitti çünkü tam Henri Michel'i anlatıyor ." Bu sözlerinden sonra Cantona 10 ay boyunca milli formayı göremedi .
96 yılında Avrupa Şampiyonasında Edgar Davids hocası Guus Hiddink'i kendisini yanlış yerde oynatmakla suçlamış ve sonrasında De Boer kardeşler ve Bergkamp'a assholes ! sıfatını yapıştırmıştı., Hiddink'i bu futbolcuların sözünden çıkmamakla suçlayan Davids portakallardan acilen şutlanmıştı .
2002 yılında İrlanda'ya sunulan hazırlık ortamını ve antreman tekniklerini beğenmeyen Roy Keane kampı terketmiş ve daha sonra yazdığı biyografisinde hocası Mick McCarthy'e düşmana söylenmeyecek küfürleri sıralamıştı .
98 Dünya Kupasında Zagello tarafından milli takıma seçilmeyen gol makinası Romario Teknik direktör Zagallo ve yardımcısı Zico'nun karikatürünü çizip kendi barında sergilemişti . Karikatürde tahtta oturan Zagallo'ya Zico tuvalet kağıdı uzatıyordu .
Claudio Caniggia ve Fernando Redondo 98 yılında Fransa'da düzenlenen Dünya Kupası öncesi Daniel Passeralla tarafından milli takımdan azledildiler. Sebep ; Passeralla'nın uzun saçlı futbolculardan saçlarını kestirmeleri yönündeki talebiydi . Özellikle saçlarıyla ekol olan Caniggia ve Redondo kesinlikle bu isteğe karşı çıkmış ve bu talebi üstü kapalı eleştirmişlerdi . Sonuç olarak Fransa uçağı yolcu listesinde onların isimleri yoktu...

Ballack yeniden Leverkusen'de

Bayer Leverkusen'de futbolcu oldum , Leverkusen'de futbolu bırakırım demiş Ballack. Alman futbolunun son dönemde yetiştirdiği ve özünde lider tabiatlı adamlarından birisi olan Micheal Ballack bir nevi parladığı kulübüne karşı vefa borcunu ödemiş. Kariyeri boyunca genelde ikinciliklerin ve gözyaşlarının adamı olan Ballack'ın Chelsea'de mutlu sona ulaşması onun için güzel oldu çünkü adada yaşadığı günlerin ve hatıraların en güzellerinden birisi olacak bu şampiyonluk kuşkusuz. Ballack ve Chelsea'ye dair aklımdan hiç çıkmayacak görüntü yukarıdaki andır benim için . Barça maçındaki çırpınışları içimi acıtmıştı . 33 yaşındaki Ballack 2009 yılında futbolu bırakan Bernd Schneider'dan sonra Bayer'in abisi ve lideri olacaktır şüphesiz . Bundesliga'ya ayrı bir tat katar bu adam ...

24 Haziran 2010 Perşembe

Arkadaşımı satarım ama ülkemi ASLA !

Sloven futbolcu Zlatko Dedic'in şutuna engel olabilmek için inanılmaz ve tuhaf bir şekilde kendini topun önüne atan Terry'nin şu halini, eski takım arkadaşı Bridge kesinlikle izlemiştir sanırım . Acaba neler hissetmiştir bu denyo adam için bir an merak ettim doğrusu. Bridge ile olan hadisesinden sonra medyanın ve halkın gözünde aşağılık ve itici bir imaj çizse de şu yaptığı hareket bütün İngilizlerin kalbinden vurmuştur eminim. Bu kare unutulmazlardan olur kanımca..

Cantona !

Eric Cantona 1988

Ah Domenech ah !

Yıl 1973 Domenech efendi bir maçın ardından sonra objektife böyle yakalanıyor. Fransa'nın ve kendisinin şu anki halini iyi yansıtmış yıllar öncesinden bu kare. Aslında ona kızmamak lazım , yıllarca ona sabreden ve bugüne kadar sesini çıkarmayan Fransız futbol otoriteleri bir ton dayağı hakediyor aslında . Güzelim Zidane'ın Les Bleus'u yıllar sonra ne hale geldi be...

Adadan geldim....!

İki haftalığına İngiltere'ye gitmiştim ve memlekete geri döndüm. Bu süre zarfında blog yetim kaldı fakat Dünya Kupası heyecanını adada yaşamak benim için eşşiz bir deneyim oldu. İngiltere futbolla yatıp futbolla kalkıyor şu sıralar . İngilizlerin ilk iki maçını İngilizlerle beraber evde seyrettim ve hayalkırıklıklarını ve farklı yorumlarını duymanızı isterdim. Futbol o kadar yoğun bir şekilde her yerde kendini hissettiriyor ki , marketler mağazalar, tüm taşıtlar ve evler İngiliz bayraklarıyla süslü . Tabi futbol muhabbetinden gına gelmiş bir pub yukarıda görmüş olduğunuz yazıyı girişe iliştirmiş ve bayaa güldüm doğrusu . Vuvuzela sesinden kafayı yemiş ev hanımları , Lampard ve Gerrard birlikte oynar mı bulmacası ve bu hayta Rooney'den adam olurmu sorusu genel olarak tartışılan meselelerdi . Güzel bir iki hafta geçirdim ve memleketi de özlemişim bu arada....

4 Haziran 2010 Cuma

Kupaların olmazsa olmaz takımı...

İngiltere'dir benim için. Aslında çok ta sevmem İngiltere'yi . Ama taraftarıyla , takip edilme oranıyla , medyasıyla ve rakiplerin İngiltere'ye daha farklı koşullanmalarından ötürü maçlarının çoğu heyecanlı geçer. Medyası maç öncesi ve sonrası binbir türlü hikaye uydurur . İyi pazarlar her maçı ve okumasını severim bunları . Kibirli ve kendini beğenmiştir İngiliz milleti . Her turnuva öncesi dünyanın en iddialı takımı olurlar . Herkes onlara karşı gol atmak ister bu yüzden . Atan futbolcu manşetlerin adamı olur . Acaip arşivci millettir İngilizler . Unutmazlar her daim geçmiş hatıralarını . Acaip maçı yaşarlar ve seyircileri cümbüş halindedir sürekli . Onlarsız bir turnuvada bir şeyler eksiktir sanki . Ama nedense finale kadar gelmelerini de istemem hiç bir zaman. Elenişleri bile tatlı olur çünkü . Velhasıl Afrika'da olmaları her daim iyidir. Ama onlar kazanmasın be kupayı ...


Önceden top toplardı , şimdi kupaları topluyor ...

Special One : Jose Mourinho - Baba Mourinho