29 Nisan 2010 Perşembe

Ben farklıyım ulen !

Bu sabah işte arkadaşlar arasında dünkü maça dair en çok konuşulan şey Barça'nın elenmesi değil , Mourinho'nun maç sonrası şovuydu . Maçın önüne yine geçti Mourinho . Eminim izin verilse tüm Barcelona taraftarı cümbür cemaat linç ederdi Portekiz'liyi . Her insanın biraz hayvani yönü vardır ya kendimizi kontrol ederiz bir şekilde. Liseden hatırlarız hani id-ego-süper ego muhabetti . Special One denilen bu adamda kibir tavan yapınca kontrol mekanizması filan kalmıyor haliyle. Adam zaten işini iyi yapıyor , hakkını verelim tam bir futbol cambazı . Şu hareketleri de ortaya çıkınca insanda nefretle karışık bir saygı durumu oluşuyor şahsen . Her ne kadar sinir bozucu olsa da açıklamalarıyla , provokasyonlarıyla futbola ayrı bir renk katıyor Mourinho. Adam belki de her insanın ara sıra içinden geçen hayvanlıkları sorgusuz sualsiz yapıyor . Onun yaptığı coşku patlamasını çoğu Madrid'li de yapmak isterdi herhalde . Ezeli rakibinizi yendiğiniz zaman sizin de içinizden böyle dellenmeler yapmak gelmiyor mu hiç. Biz çoğumuz yapamıyoruz, adam içine atmıyor , yapıyor rahatlıyor be ! Kendimizi kandırmayalım . Rakibi sinir etmek, provoke etmek iddia ediyorum ister yapsın veya yapmasın bütün futbolseverlerin kalbinde vardır. Oyuncuların , antrenörlerin taraftarın psikolojisini acaip bir şekilde bozuyor Mourinho . Bu da onun taktiği bir şekilde. Karşı tarafta aklın yerini kin ve hırs alınca kimya bozuluyor ve Portekizli de bunu iyi değerlendiriyor taktik varyasyonlarla beraber. Böyle adamlar her zaman gelmez . Sevin veya sevmeyin , hakkaten speşıl bir adam bu Mourinho..!

27 Nisan 2010 Salı

Nou Camp'tan Madrid'e...

Tüm Katalan halkı yarınki Inter maçını 4 gözle bekliyor. Yarın Nou Camp tribünlerinde beklenen koreografi buymuş . Star TV reklamlara kurban etmezse eğer bu tribünleri görmek isterdim. Maçı bu kadar kıymetli yapan olay aslında final maçının Real Madrid'in sahası Bernebau'da oynanacak olması. Her Barçalı ne olursa olsun bu sahada final oynayıp kupayı kazanarak ezeli rakipleriyle maşak geçmek istiyor. Yarın Madrid'de kalpler Mourinho ve öğrencileri için çarpacak . Bernebau'nun namus meselesi var ortada. Mourinho ve akıl oyunları Madridlileri fazlasıyla ilgilendirecek yarın 21.45'te...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Yıllar ve Gerrard

İlk foto 1998 yılına ait . Aradan tam 12 yıl geçmiş. Gerrard çoluk çocuğa karışmış , kariyer yapmış falan filan . Şimdi şu ilk ufak tıfıl haline bakıyorumda , harbiden yıllar Gerrard'a yaramış be . Şimdi daha mı yakışıklı ne...

"Das Phantom" emekli oluyor ...

Roy Makaay'dan bahsedildiği zaman genelde aklıma ilk gelen Deportivo yılları oluyor . İspanyol takımında attığı akla ziyan golleri ve olmazı olur yapan harika bitirişleri ile Hollanda'nın yetiştirdiği en büyük futbolculardan birisi oldu kendisi . Milli forma altında fena işler yapmadı ama ne şanstır ki Kluivert, Bergkamp ve Van Nistelrooy gibi adamların inanılmaz formda oluşları onu hep ikinci plana itti . 35 yaşındaki Makaay defansları uyutup, durup dururken fileleri bulmasından dolayı Hayalet lakabı ile tanınıyor. Futbola so noktayı koyduğunu söylemiş Feyenoord'lu Makaay. Şimdi taksın kasetleri ve ulen ne goller atmışım be zamanında desin artık...

25 Nisan 2010 Pazar

Totti'nin baş parmakları !

Geçtiğimiz hafta Lazio'lu taraftarlara kümeye! işareti yapan Totti'ye bu hafta Lazio'lular kıçıyla gülüyorlardır herhalde . Kendi sahasında Sampdoria'ya çarpılan Roma çok bir büyük bir avantajı kaçırmakla kalmayıp Mourinho'nun kupa koleksiyonuna bir yenisini daha eklemesine yardım ettiler bence. No Totti No Party ! Hadi ordan..!

Asıl işin bundan sonra başlıyor Rijkaard !

İşte Türk futbolu budur sayın Surinamlı . Daha ilk senen dendi millet seni bağrına bastı . Ne de olsa üzerinde sağlam bir apolet var . Camia sana bir yıl daha şans tanıdı ve toz kondurmadı , memleketimde her hocaya böyle kıyak yapmazlar haa..! Bir senedir burdasın , artık Türk futbolunu da G.Saray'ı da tanımış olman lazım . Allahını seversen şu takıma adam gibi top oynat seneye . Transfer yetkisi büyük ihtimalle senin elinde olacak . Fazla bir bahanen de olmaz önümüzdeki sezon . Herkesin gözü senin üzerinde olacak gelecek yıl , topçularda filan değil . Yeni stadın ilk hocası da sen olacaksın büyük ihtimalle , deli gibi akustik olacak ardında. Tenekeden de olsa bir kupa kazandırmazsan bu takıma bozuk para gibi harcanırsın anında bilmiş ol . Yöneticiler de kaypaktır zaten buralarda adamı havada karada satarlar .Total -motal filan sevmezler bizim buralarda. 3 puan cepte olsun yeter . Hani sen zamanında civan gibi kara yağız delikanlıyken bir top oynayışın vardı ya , işte öyle top oynat şu takıma be...!

Sercan'ın Son Vuruşları !

Günümüz futbolunda sürat skora etki eden önemli bir ölçüt. Hem süratli olup hem teknik olabilmek şamda kayısı tabiki ...! Hızlı ve teknik olmanın yanına bir de golcülük özelliği eklendiği zaman ağzımızın suyu akar her daim . Bursaspor'lu Sercan ilk başta saydığım iki özelliğe de sahip , fakat gol vuruşları tam bir hayalkırıklığı . Süratiyle adam geçen yığınla futbolcu var ama Sercan Yıldırım hızlandığı zaman aniden durabilen ve ayağının ucuyla tipleyip en kallavi defansların belini kırabilecek bir yetenek . Bu işi her babayiğit yapamaz aslında. Ama son vuruşları ve yanlış son pas tercihleriyle Bursaspor'un mukadderatıyla fazlasıyla oynamakta . Daha çok genç ve önünde Allah ömür verirse uzun yıllar var . Ama böylesine bir yeteneğin son vuruşları bedavaya çarçur etmesi Türk futbolu adına katlanılabilecek bir durum değil. Antremanları daha çok ciddiye alıp ,Ertuğrul Hocadan gol vuruşu öğrensin , başka bir şey yapmasın . Gol vuruşlarını halletsin istediği paranın sonuna bir sıfır atacak kadar yüzü olur ...

21 Nisan 2010 Çarşamba

Baraj ...!

Hangisi daha iyi ?

Birisi daha ilk senesinde her türlü kupanın kulpundan tuttu . Diğeri gittiği her takımı ihya etti , Special One oldu. Şimdi dünkü maça bakıyorum da , Mourinho hakikaten taktik olayının piri olmuş. Maçı iyi süzüyor ,anında sağlam hamleler yapıyor ve oyunun kaderiyle her daim etki yapabiliyor . Guardiola da şüphesiz usta , fakat değişmeyen bir şablonla istenmeyen durumlar karşısında hamle sıkıntısı yaşıyor sanki. Barça'nın usta ayakları zaten bir şekilde otomatik pilota bağlıyor . Guardiola bu yüzden çoğu zaman rahat , çünkü takım kriz durumlarını fazla yaşamıyor. Mourinho futbolun doğasında olan anlık gedikleri , gidişatı daha iyi kapatabiliyor galiba . O kadar kupa kaldırdıktan sonra Guardiola'ya çömez muamelesi yapmak istemem ama Mourinho kibir kat sayısı tepelerde olmasına rağmen Pep'ten ziyadesiyle üstün gibi . Pep ve Guardiola takası olsaydı dediğimi daha iyi anlayabilirdiniz. Mourinho şu Barça'yı dünden öttürür de aynı Pep Inter'in başına geçseydi Inter böylesine işler yaparmıydı acep ?

Batman Toschack - Robin Keegan (1977)

15 Nisan 2010 Perşembe

Beckham'ın ilk golü !

David Beckham Avrupa Kupalarındaki ilk golünü 94 yılında Şampiyonlar Liginde G.Saray'a karşı atmış ve sevincini Cantona ile paylaşmıştı . Düşündüm de bu Cimbom her zaman parlayan ya da bir anda parlayıp sönen futbolcuların ekmek kapısı , siftahı mı olmuş her zaman ?

Oğlum bana marketten bir bilet al da gel !

Bugün itibariyle Dünya Kupası'nın başlamasına 56 gün var ve turnuva biletlerinin nerdeyse yarısından fazlası satılamamış durumda. Sadece final maçının biletleri tamamıyla tükenmiş. Fifa yetkilileri boş stadlara oynanan maç görüntüleri vermemek için Perşembe gününden itibaren biletlerin süpermarketlerden ve alışveriş merkezlerinden satılacağını duyurmuş . En azından internet hesabı ve kredi kartı olmayan Afikalıların bu biletleri nakit olarak alacağını düşünüyorlar. Biletlerin yeterince satılamamasının başlıca başka nedenleri de var . Öncelikle turnuvadan dolayı otel fiyatlarının ve tatil beldelerinin ücretleri inanılmaz artmış . Ayrıca hala yeterince kalacak yer konusunda sayı yeterli değil . Bunun yanında çoğu kişi Afrika'ya gitmeye korkuyor çünkü güvenlik konusu başlı başına bir sorun . Fakir Afrika uluslarının turnuva vaktinde ülkeye akın edeceği , hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarının artacağından endişeleniliyor . Ayrıca Nelspruit ve Polokwane gibi küçük şehirlerin büyük maçları kaldırıp kaldıramayacağı düşünülüyor. Bu şehirlere ulaşımın zorluklarından bahsedilmekte . Çoğu kişi Afrika'yı çok uzak buluyor ve soru işaretleri ile dolu uzak bir kültüre gitmeye cesaret edemiyor. Vallahi bütün bu saydıklarıma rağmen bana bir şans verilse ve turnuvaya gitme fırsatı sunulsa koşa koşa giderdim galiba ...

Nostaljik !

Yabancı forumlarda dolanırken rastladım bu resme , tuhaf oldum birden ve çocukluğumu hatırlayıverdim . Görüntü 1989 yılı Şampiyon Kulüpler Kupası Finali Milan -Steau Bükreş maçından . O zaman 11 yaşındaydım. İnanırmısınız çocukluğuma dair fazla şey hatırlamam ama şu maç , şu görüntüler , kadrolar ve bilgisayar karakterleri ve TRT ekranlarındaki o maç hiç aklımdan çıkmıyor . Futbolla kafayı bozmuşum ben bir defa daha anladım . O zamanlar birisi bana Rijkaard , Hagi ve Rotariu'nun ilerleyen yıllarda Türkiye macerasına dalacağını söylese burun kıvırırdım herhalde. Hey gidi be ...

Altıntoplar Türkiye'ye gelsin mi?

İki kardeşin de sezon sonunda sözleşmeleri bitiyor ve bonservisleri ellerinde olacak .İkisinin de gönül verdiğim kulüpte forma giymelerini isterim . Fakat bir yandan da ne işiniz var Türkiye'de, oturun oturduğunuz yerde keyfinize bakın diye düşünüyorum. Hamit bir Türk futbolcusunun sahip olabileceği en kariyerli takımda oynuyor ve kalburüstü adamlardan . Sonuçta sene sonu kesinlikle boşta kalmayacak . Milli takıma son derece gerekli bir isim. Alman disiplini ve mantalitesini iyi kavradığından dolayı bizimkilere anlatacak , örnek olacak bir sürü artısı var. Halil ise kardeşine göre biraz daha prestiji düşük ama gerekli şans verildiğinde ve havasını bulduğunda fileleri bol bol görecek bir adam . Ben diyorum ki , Hamit klas bir adam ve daha klas takımlarda yoluna devam etsin gelmesin buralara ; Halil de Türkiye'ye gelsin yabancı forvetlerin arasında ezilen yerlilere takviye olsun , hem o kazansın hem de Türkiye . Tabi böyle lokantada sipariş verir gibi dediklerimiz kolayca olacak şeyler değil ama gönül böyle istiyor işte. Bu arada yakın zamana kadar ikisi bir araya gelse hangisinin Hamit hangisinin Halil olduğunu hala ayırt edemiyordum . Hamit'in çene yapısı biraz daha sivri ve daha yakışıklı kerata ...! Neyse işte öyle be...!

13 Nisan 2010 Salı

Hoşgeldin Karabük !

25 Eylül 1993 yılında ligin yeni takımı Demir-Çelik Karabükspor 5.haftada Ali Sami yen'de G.Saray ile oynadığı maçta etten bir duvar örmüş ve maç sürpriz bir biçimde golsüz berabere sona ermişti . Kalli'nin veliahtı Alman Holmann yönetimindeki G.Saray'da taraftar hocayı yuhlamış ve maç sonunda Karabüklü futbolcuları alkışlamıştı . Hatırlıyorum o zamanlar Cimbom'un maçlarını Show Tv veriyordu .Ekran başında direkten dönen toplara , kaçan gollere kahrolurken, nerden çıktı bu Karabük ya demiştim kendi kendime . O Karabük'te ve o maçta oynayan Hakan Ünsal ertesi sezon Cimbom'un yeni transferlerinden birisiydi . O sezon ligin sonu Karabük için çok acı olmuştu , çünkü Türk futbolunun unutulmayan maçlarından birisi yaşanmış ve sezonun son maçında Karabük en yakın rakibi Zeytinburnuspor'a 2-1 mağlup olup küme düşmüştü . O zamandan bu yana çok zaman geçti . 6 aydan beri mağlubiyet yüzü görmeyen Karabükspor ligin bitimine 4 hafta kala eze eze şampiyon oldu ve Bank Asya'ya göre çok büyük olduklarını gösterdiler . Sağlam ve haddini bilen adımlar atarak şimdiden gelecek sezon planları yaparlarsa asansör takım olmazlar diye düşünüyorum ....

12 Nisan 2010 Pazartesi

Taraftar ve futbolcular nasıl barışır?

Türkiye'de her şey düz mantık işler , olağanının dışına çıkmak düzeni sekteye uğratır. Kötü adam sen olursun . O zaman ne yapılır ? Taraftar Güllüoğlu'na gider , bir tepsi baklava alır . Cevizi,fıstığı filan bol olsun ama . Sonra Florya'ya gidilir , Rijkaard'dan izin alınır . Fakat tercüman Mert olup biteni Hollandalı'ya izah edene kadar dünya kendi etrafında bir tur atar .Neyse , basın çağrılır , taraftar grubu lideri baklavayı Arda'nın ağzına istifler , güzel pozlar verilir . Jo'nun ağzına bir kaç tane daha fazladan verilir , bele kuvvet hani . Hep beraber yeminler edilir , hayat hiç olmadığı kadar normale döner. Bundan sonra bir daha taraftar 5 dakikadan fazla dellenip durmaz , maçın bokunu çıkarmaz, futbolcular da golden sonra edebiyle sevinir , zorlamasına kenetlenmez . Aslında o kadar da zor bir ülke değiliz hani be...!

St.Pauli !

Cisse'nin takım Şampiyon !

Komşuda Şampiyonluk biletini ligin bitimine bir hafta kala Panathinaikos kaptı . Pana için bu şampiyonluk çok değerli , çünkü 6 yıl sonra gelen bu zafer ezeli rakip Olympiakos'a bir durun artık ya der gibiydi . Şampiyonluğu getiren isimlerden birisi de Fransa'nın deli çocuğu Djibril Cisse oldu .Cisse takımına 28 gol kazandırdı ve bu onun kariyeri açısından da önemli bir rakam . Az da olsa Fransa milli takımına çağrılmayı bekliyor . Yunan liginde 2.sırada Olympiakos bulunuyor . Ama Olympiakos , Paok , AEK ve Aris Saloniki takımları kendi aralarında yapacağı play-off maçlarıyla Şampiyonlar Ligine katılacak olan ikinci takımı belirleyecek . Asıl mücadele bu maçlarda olacak . Bu sistem Premier League için de konuşulmuştu ama kabul görmedi .Aynı play-off sistemi Türkiye'de uygulansa nasıl bir cümbüş, kıyamet olurdu tahmin edemiyorum ...

6 Nisan 2010 Salı

Büyücü Messi !

Lütfen Messi ! Bizimle , insan ırkıyla dalga geçmeyi bırak , sen ne biçim bir şeysin be !

Kraliçe !

Newcastle yeniden Premier League'de

İngiltere'nin en tuhaf ve en farklı takımlarından birisi Newcastle United . Deli gibi paraları vardır ve her sene klas ayakları kadrosuna katar ve acaip skorların altına imzalarını atarlar . Her şeye rağmen EPL'nin rengidir, bir nevi olmazsa olmazıdır . Geçen sene küme düştüklerinde bu işler sadece parayla olmuyormuş lafının pratiğe dökülmüş hali oldular . Championship onlara hafif geldi ve ligin bitimine 5 hafta kala şampiyon oldular . En çok ta şu göbekli dayı sevinmiştir herhalde . Göbek büyükçe NUFC dövmesi de genişliyor sanki...

Soru sormak ciddi bir iştir !

Bir kaç haftadır G.Saray tercümanı Mert Çetin'in Sultanahmet satıcılarına benzeyen yavan İngilizcesi ve çeviri problemlerini bloglar ve medyanın bir kısmı iyi işledi . Çeviri olayını aştık ta , şu soru soranlara ne demeli acaba ? Soru sormayı bilmeyen bir medyamız var . Her hafta Lig Tv muhabirleri Bahri Havadır ve Pınar Argun'u karşısında gören Rijkaard'ın içinden Allahım şu eziyet bitse bir an önce dediğini hissediyorum yüz halinden . Zaten tek düze bir çeviri eşliğinde aynı tarzda sorulan basit sorular röportaj işini sıradanlaştırıyor . Bir futbolcuyla yapılan röportaj esnasında muhabirlerinin gözünün diğer tarafta olması ve futbolcuyla sürekli göz kontağından kaçınması karşıdaki kişinin de samimiyetini etkiliyor . İki tarafta röportajın bir an önce bitmesini istiyor. Olay sadece bu röportajla bitmiyor , maç sonrası diğer basın mensupları maçın gidişatı ve yapısından başka ne idiğü belirsiz alakasız ve basit suallerle sadece yabancıları değil yerlileri de çıldırtıyor. En azından futboldan çakan ve maçın gidişatını ve doğasını iyi kavrayabilen yetenekli isimlerin sorularını bu muhabirler veya röportaj yapan kişiler hemen yöneltse daha hoş olmaz mı ?

Benim mesleğim İngilizce Öğretmenliği ve bu işi 9 seneden beri yapıyorum ve bir çok öğrenci dersle ilgili gelip bana sorular soruyor . Çocukların sordukları sorulardan onların akıl ve zeka seviyelerini aşağı yukarı tahmin edebiliyorum . Çünkü siz de bilirsiniz bu işin tabiatı böyledir. Hz Ömer demiş ki "Bir adamın sorusundan onun aklının derecesi anlaşılır." Yahu gerçekten de öyle ! Şu soru sorma ve röportaj işini ehil adamlara bıraksak , ya da bu basın yayın okumuş sağlam karakterler şu işleri yapsa daha iyi olmaz mı ? Yabancı kanallara bakıyorum da özel stüdyolarda , sakin bir şekilde etkili ve can alıcı sorular muhataba mükemmel bir şekilde soruluyor. Kişiyi maçı konuşmaya ve gerçek duygularını anlatmaya zorluyorlar . Mağlup takımın futbolcuları bile aklı başında ve tatmin edici cevaplarla kaliteli bir iş çıkarabiliyor ; çünkü sorulan kaliteli sorular adamı konuşturuyor . Maç hakkında neler düşünüyorsunuz , takımın ligdeki şansı nedir gibi dandik sorulardan millet bıktı artık ! Lig Tv kaliteden ve gelişimden bahsediyorsa şu soru sorma işine bir el atmalı , iyi örnekleri kendi kurumunda uygulayabilmeli ...

5 Nisan 2010 Pazartesi

Olmuyor , olamıyor ..!

Büyük takım dediğimiz asla top yüzdesi kolay kolay 40'ın altına düşmemeli , düşürülmemeli . İskeletle fazla oynamamalı . Forvet hattı Allaha emanet olmamalı . Kapasitesi ne olduğu kilometre öteden belli olan adamları farklı yerlerde oynatıp mucize beklememeli . Büyük takım küçük takım karşısında savunmacı kimliğe bürünmemeli . Taraftara maç seyrettirmeli , korku filmi değil vesaire... Olmuyor , olamıyor . Hani bir golün geleceğini hissedersiniz ya , gol bağıra bağıra geldi deriz . İşte bu durum Cimbom'a cuk oturuyor .G.Saray'ın maçlarını izlerken skor tahmin etmek için müneccim olmanıza gerek yok . Kulübe kameralara çok malzeme veriyor , sağlam hayalkırıklığı enstaneleri Lig Tv arşivini doldurmuştur kanımca . Maçın farkedilmeyen gizli dönüm noktaları vardır , işte bunları kaçırmamak lazım . Keita ve Hayrettin'in ikili mücadelesinde Hayrettin talihsiz bir biçimde kendini yerde buldu ve büyük ihtimalle dili ağzına kaçtı . İşte bu görüntü Sivasspor'u daha da ateşledi . Hayrettin için bir yerine iki defa koşmaya başladılar . Keita'nın rakip futbolcuyu güdüleyen inanılmaz davranışları var , bu da takıma pahalıya patlıyor . İkincisi Barış son dakikada sakatlandı ve oyundan çıkmak istediğini Rijkaard'a söyledi . Rijkaard Barış'tan devam etmesini istedi . Oysa o anda değişikliği yapsa hem takım vakit kazanacak , hem de golü yedikten sonra kendini kaybeden ve maç boyunca Sivasspor'un yıldırıcı sertliği ile kindar bir yapıya bürünen Barış oyundan atılmayacak . Ne kadar konuşsak boş . İnsanın bir şeyler yazası gelmiyor . Şampiyonluğu geçtik , yeterki CL biletini kapsınlar istiyoruz , ama şu görüntüyle türbenin birisine gidip mum yaksak daha etkili olur. Sezon bitiminde uzun uzadıya Cimbomu konuşuruz ...

Adada İtalyanların Durumu

Ancelotti CL'de kaybetmesine rağmen lig yarışında önde ve Old Trafford'da en güçlü rakibini 2-1 ile geçti . Ligde Manchester United ve Arsenal'i içerde dışarıda hepsinde devirdi . Liverpool'u da yendi ve onlarla bir maçı daha var. M.City maçlarının ikisini de kaybetti. Ligde takımın attığı gol 84 ! İnanılmaz bir rakam ve daha ligin bitimine 5 hafta var . Aston Villa ile FA Cup yarı finali var , her an final yolu gözükebilir. Kısacası her ne kadar CL hayalkırıklığı olsa da ilk senesinde iyi işler yaptı Ancelotti .

Mancini ise taraftarın ve futbolcuların çok sevdiği Hughes'dan sonra görevi devraldı . Sıkıntılı günler yaşadı . Fakat ilerleyen günlerde Hughes dönemine göre oranlarsak maç başına puan getirisi daha fazla oldu . Hedef ligi 4.bitirmek ve Liverpool'un 4 puan önündeler . Kısa vadede başarılı olduğu söylenebilir.

Zola ligde en zor günleri geçiren teknik adam , çünkü düşmemekle uğraşıyor . Yanlış transferler , mali durum ve Zola'nın isteklerini pek yerine getirmeyen yönetim yüzünden sıkıntılı günler İtalyan'ı zorluyor . Kümede kalmak onun için büyük bir başarı olacak .

Capello ise Dünya Kupası elemelerinde İngiltere'ye en kralından futbol oynattı ve Afrika biletini kaptı. Hırvatistan'dan intikam alındı ve futbolcular başta olmak üzere herkes ona son derece saygı duyuyor. Capello'nun canı şu günlerde anahtar adamların sakatlıkları yüzünden sıkkın . 4 İtalyanın da hedefi var , sezon sonunda nasıl bir tablo olacağını yeniden inceleriz ...

Chamakh gelecek sezon Arsenal'de

4 seneliğine 12 milyon pound ! Bordeaux'nun Faslı futbolcusu Marouane Chamakh'ın Arsenal'den alacağı rakam . Chamakh'ın Bordeaux ile sözleşmesi sezon sonunda bittiği için Bordeaux bu transferden hiç bir şey kazanamayacak . Transfer haberini veren gazete Daily Mail . Aslında imzalar atılmadan bir transfer haberini vermeyi sevmiyorum ama her şey bitmiş gibi . Kafama takılan şey Wenger'in gerçekten Chamakh'a ihtiyacı olup olmadığı . Forvet hattı klas ayaklarla dolu olan bu takımın ihtiyacı bence sağlam bir kaleci ve iyi bir orta saha oyuncusu . Fabregas'ın olmadığı maçlar Arsenal için korku tüneli gibi . Fabregas'ın bir de Barça'ya geri dönebileceği ihtimalini gözönünde bulundurursak, Fabregas ile aynı ayarda bir ismin bulunması şart . Arsenal'in kadrodaki gençleri seneye daha da tecrübeli olacaklar ve onların etrafında oynayan daha tecrübeli klas bir ayağın takımı uçuracağını düşünüyorum . Fabregas da kalırsa yeme de yanında yat !

2 Nisan 2010 Cuma

Bayan Futbolu ...

1917 yılında Portshmouth'da bayanlar meşin yuvarlağın peşinde koşarlarken ...

1 Nisan 2010 Perşembe

Neyin nesi bu ağızlık ?

C.Ronaldo'nun Madrid derbisinde ağzına taktığı ağızlık (mouthpiece) nasıl bir zımbırtıdır bilmem ama takan kişinin kas gücünü arttırmakla kalmayıp ekstra güç kazandırıyormuş . Ben hala ağza takılan bu şeyin performansı nasıl arttırdığını çözemedim . Koşarken ağzında bu ağızlığın olması insanı rahatsız etmiyor mu acaba ? Herşeye rağmen fizik gücü had seviyede olan Portekizlinin performansını daha da arttırmak için farklı yeniliklere başvurmasını olumlu karşılıyorum. Artiz martiz ama mesleğine saygısı fazla, işini iyi yapıyor kerata ...!

Kasım kasım kasılmak !

Olic M.United'a golünü attıktan sonra Body-show yapmış . Güzel enstantene , sıfır yağ ...

Nazara gelmek !

Arsene Wenger acaba Fabregas'ın bu maçta sakatlanacağını bilse onu oynatır mıydı ? Nou Camp'ta her şey olabilir , ama göze hoş gelen bir lig fikstürünü değerlendirip EPL şampiyonluğunu elde etmek şu aşamada Wenger'e daha cazip geliyor olmalı . Pas trafiğinde ezilen Arsenal'in İspanya'da işi zor ama futbolda sonucu bazen usta ayaklar belirliyor ve böyle adamlar da Arsenal'de fazlasıyla mevcut. Bu arada kimi övsem nazar değiyor galiba .Rooney'den sonra Fabregas'ın da sahalardan uzak kalacak olması üzücü . Nou Camp'ta Fabregas'ı izlemek hoş olurdu ....

Milito varsa sorun yok !

Maradona'nın en güvendiği isimler forvet hattında olmalı . Özellikle Inter'li Milito ve R.Madrid'li Higuain takımlarının gol yükünü çekerken Milli takım için de Arjantin halkına sağlam umutlar vaaediyorlar . Milito dün CL'de takımın tek golünü atıp galibiyeti getirirken bir bakıma büyük transfer Eto'o'nun da pabucunu dama attı sanki . Serie A'da bu sene oynadığı 28 maçın 18'inde çerçeveyi görmüş Arjantin'li . Takımına tek başına 9 puan kazandırmış . Bütün kritik maçlarda gol atmış , Inter'in bu sezon şu ana kadar oynadığı 44 resmi maçın 35'inde oynamış. Bu da gösteriyorki sakatlık sorunu yaşamamış ve Mourinho'nun her daim adamı olmuş. Maradona yazın özellikle ondan mı yararlanır bilinmez ama, şahsen Milito -Higuain ikilisinden kimi seçerdiniz deseler Inter'liyi söylerdim herhalde ....