21 Haziran 2011 Salı

Şampiyonlar Ligi Finalleri : Bölüm 3

AJAX 1 - 0 AC MILAN

Bir önceki sezonun şampiyonu Milan, bir sonraki sezon eleme gruplarında Yunan AEK ve Avusturya'lı Salzburg'a ilaveten genç Ajax ile eşleştiğinde , Amsterdam takımının hem grupta hem de finalde onlara derin yaralar açacağından bihaberdi tabii ki. Pırıl pırıl gençleriyle ortalığı kasup kavurmaya henüz başlayan Ajax, Milan'ı her iki maçta da 2-0 mağlup ederek herkese "Ne oluyor?" dedirtti . Hem İtalya'da hem de Hollanda'da alınan bu skorlar Milan için kolay geçen grup maçlarını angarya ve formalite olmaktan çıkarıp ciddiyeti ön plana çıkartmıştı .Ajax ve Milan ilk iki sırayı paylaşarak yollarına devam etmişti .
Çeyrek finalde Milan Benfica'yı , Ajax ise Hajduk Split'i safdışı bıraktı . Yarı finalde ise Milan, PSG ile Ajax ta Bayern Münih ile eşleşmişti . Doğrusunu söylemek gerekirse turnuva tecrübesini çatır çatır kullanan Milano ekibi final yolundaki maçlarda hiç zorlanmadan her zaman olduğu gibi finali görmüştü . Grupta her iki maçta yenildiği Ajax ile karşılaşıp intikam çığlıkları atan insanların yanısıra Ajax ile tekrar karşılaşmaktan çekinen bir sürü taraftar olduğu söylenebilirdi . Ajax Alman devi Bayern'i Almanya'da golsüz biten maçın rövanşında Litmanen(2),Finidi, Ronald De Boer ve Overmars'ın golleriyle 5-2 yenmiş finalde yeniden oynayacağı Milan'a fazlasıyla gözdağı vermişti . Ajax'ın inanılmaz futbolu ve gençlerin sahadaki performansı onları şimdiden kahraman yapmıştı .
Final günü Milan tayfası kupayı alacaklarından emindi . Çünkü Milan finallerin takımıydı ve kupa onların tapulu malı gibiydi . Önceki sezon Atina'da Barcelona ile oynadığı finalde görev alan 8 futbolcunun yanısıra kart cezası nedeniyle Barça finalini kaçıran savunma üstadı ,Baresi de finalde oynayacaktı . İşin özü Milan bir tecrübe takımıydı. Ajax cephesine gelince ; oynadıkları futbol ve yaptıkları işler harikaydı fakat final olayı apayrı bir şeydi ve bu tecrübeyi yaşayan oyuncu sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. İronik olan şey Ajax'ta Şampiyonlar Ligi havasını yalayıp yutmuş tek futbolcu Frank Rijkaard bile eski bir Milan'lı idi . Ajax'ın Reiziger, Seedorf, Davids ,Overmars ve De Boer kardeşler gibi oyuncularla yaş ortalaması 23'tü.
Maça Ajax daha baskılı başladı . Milan savunması oldukça kontrollü davranıyordu. Ajax'lı futbolcular daha çok top yapan takımdı . Fakat Milan'ın defans kurgusu granitten yapılmış bir duvar gibiydi . Bu yüzden heyecanlı bir maç bekleyen futbolseverlerin ilk yarıda hayalkırıklığına uğramaları aşikardı. Pozisyon kısırlığı yaşanan maçın ilk yarısındaki en caf caflı anı Desailly'nin Litmanen'in kafa topuna salladığı ayağı olmuştu . Faul kullanan takım Milan olunca Ajax'ın hocası Van Gaal deliye dönmüş ve öfkeyle havada uçarken objektiflere güzel pozlar verdirmişti . İlk yarıda kayda değer sayılabilecek 2 pozisyon vardı ve kaleci Van Der Saar sakin ve başarılı bir şekilde Desailly ve Simone'nin çabalarını boşa çıkardı .İkinci yarıda Van Gaal sürpriz değişiklikler yapmış , Seedorf ve Litmanen'i kulübeye almış oyuna Nijeryalı Kanu ve genç delikanlı Kluivert'i sokmuştu . 25 yaşın altında sadece bir adamla oynayan yaşlı Milan yavaş yavaş oyundadüşmeye başlamış ve dolayısıyla defans hattında gedikler vermeye başlamıştı . Maçın sonları yaklaşırken , bir Milan atağında Van der Sar topu yumruklamış ve Overmars ve Davids paylaşımıyla top birden Milan on sekizinde kendini bulmuştu . Rijkaard'ın kontrolünde genç Kluivert çokta ahım şahım olmayan topa vuruşuyla kaleci Rossi'yi avladı . Milan hocası Capello panik içinde oyuna derhal Lentini ve Eranio'yu sokmasına rağmen zaman yetmemiş ve Kluivert'in tek golüyle Amsterdam ahalisi şenliklere başlamıştı bile .
Ajax 1969 yılındaki finalin intikamını almıştı . Bu maçtan çıkarılması gereken dersler vardı elbette . Atak futbol savunma futbolunu alt etmiş ,gençlik tecrübenin canına okumuştu . Ajax'ın kıymettar altyapısından gelen tıfıllar büyük Milan'ın havasını söndürmüştü . Milan için belki de bir dönme sona ermişti . Ajax'ın geleceği parlaktı ve gençler Cruyff ve Neeskens abilerine nazire yaparcasına geçmişin önüne geçmiş ve futbol felsefesine yeni boyutlar katıp taşları yerinden oynatmıştı . "Topu kaybetme ve sürekli dene" felsefesinin gerçek mimarları bu Ajax gençliğidir desek ayıp etmiş olur muyuz acaba ?