28 Şubat 2010 Pazar

Gözyaşları ve Milli Takım

Stoke City'li futbolcu Shawcross için hayatının en zor günlerinden birisi olsa gerek . Aaron Ramsey ile girdiği mücadelede Aaron'ın bacağının kırılması karşısında kendisi de şok oldu , sahayı terkederken gözyaşlarına boğuldu . Surat ifadesinden korktuğu , şoke olduğu o kadar net anlaşılıyordu ki , büyük ihtimalle kötü bir niyet söz konusu değildi . Sahadan çıkarken hıçkırıklara boğulan Shawcross maçtan bir kaç saat sonra Capello tarafından İngiltere'nin Mısır ile oynayacağı özel maçın kadrosuna çağrıldı . Adam sevinsin mi , üzülsün mü şimdi ? Tam da son haftalarda müthiş bir top oynarken başına gelen bu hadise futbolunu nasıl etkiler acaba . İngiliz medyası Shawcross'un gözyaşlarını gördükten sonra olayın talihsiz bir kaza olduğu görüşünde birleşmiş görünüyor ...

Messi 95

26 Şubat 2010 Cuma

Cisse'nin Dönüşü...

Djibril Cisse Fransız futbolunun yetiştirdiği en renkli kişiliklerden birisi . Oynadığı her takımda öyle ya da böyle adından her daim söz ettirmesini bilen enteresan bir futbolcu. Bu sene komşu Yunanistan'da resmen harikalar yaratıyor. Ligde 22 maçta attığı 18 golün yanısıra , oynadığı 6 Avrupa maçında takımına 5 gol kazandırmış . Toplamda 23 golü var . Dün de Roma'yı ateşe veren adam oldu attığı gollerle . Takımı ligde lider konumunda. Tek amacı Dünya Kupasına gidebilmek fakat Domenech onun yüzüne bile bakmıyor . Gelecek hafta Fransa'nın İspanya ile yapacağı maça Karim Benzema ve Andre-Pierre Gignac gibi isimler sakat olmasına rağmen gene çağrılmadı . Domenech tercihini Everton santraforu Louis Saha'dan yana kullandı . Ağzıyla kuş tutsa da kadroya giremeyecek gibi . Santrafor arayan büyük takımlara ilaç olacak gibi bir adam ama komşu onu kaptı .

Arshavin,Eboue,Bendtner..!

Almanya İtalya'yı solladı sollayacak ...

Avrupa maçlarında Bayern Münih ,Werder Bremen ve Wolfsburg galibiyet , Stuttgart beraberlik ve Hamburg da yenilgi aldı. Hamburg PSV'ye yenilmesine rağmen turu geçen taraf oldu . Totalde gecenin ve geçtiğimiz haftanın en karlı ülkesi Almanya oldu. Uefa Avrupa Liginde fire yok , CL'de ise Bayern ve Stuttgart'ı zor bir gece bekliyor. İtalyanlara gelince , galibiyet kazandıran tek takım Inter oldu . Milan ,Fiorentina , Roma yenilirken Juventus berabere kaldı . İtalyanların Uefa ligindeki tek temsilcisi Juventus olacak .
İtalya böyle giderse yakın bir gelecekte Avrupa sıralamasında Almanya'nın gerisine düşecek . Bu da Avrupa'da oynayan takım kontenjan sayısının Almanya'nın eline geçmesi anlamına geliyor . Yukarıdaki en son güncellenmiş tablodan vaziyeti anlayabilirsiniz. Türkiye'nin en yakın rakibi Hollanda ile arasında 2,096'lık bir puan farkı var . Allahtan Hollanda'nın bizim gibi Avrupa'da oynayacak takımı kalmadı . Maalesef Avrupa maceramız Şubat ayına kadar sürdü. Mart'ı görenler deli gibi puan getirecek ama olmuyor işte...

25 Şubat 2010 Perşembe

Hakettik be abi !

Tur kıl payı elimizden kaçtı diyebilmek için türlü türlü bahaneler aramak isterdim . Fakat eninde sonunda gol atacağı belli olan bir rakip ve mevkisini bozuk para gibi harcayan Reyes karşısında istikbalden bahsetmek pek şık olmazdı . Gollerin göstere göstere yenildiği bir maçta ne eksiklikler ne de bir kaç metre önündekini gör(e)meyen hakem faciası teselli kaynağı olmasın . Bir ara yayıncı kuruluş topla oynama yüzdesini yüzde 51'e 49 G.Saray lehine gösterdiğinde, Cimbomu pas manyağına çevirmiş Atletico'nun nasıl olurda G.Saray'dan az bir ortalamaya sahip olduğunu düşündüm ve böyle bir istatistiğe küfürler salladım. Maçı genel anlamda bizler gibi izleyip kaçak dövüşen Mustafa Sarp ile futbolunu ve performansını her geçen hafta aşağıların aşağısına çeken bir Ayhan'ın orta sahada sihirli işler yapıp çakma forvet Arda'yı nasıl besleyeceğini düşünmek en kallavi fizik problemini düşünmekten daha zor olsa gerek . Arda adına üzülmedim desem yalan olur . Mevkisi dışında bir yerde zoraki oynayıp yine de bir şeyler yapabilmek maçın sonunda ona yorgunluk ve hayalkırıklığından başka bir şey getirmedi. Caner öylesine tuhaf işler yapıyor ki onu ipte yürüyen bir cambaza benzetiyorum . Karşıdan karşıya bin bir hüner ve maharetle geçerken, son adımda yere çakılıyor. Maçı sadece kalbiyle değil beyniyle de yaşayan oyuncularımızın olmasını ne kadar da çok isterdim . Sonuç olarak etiyle buduyla varacağı en son noktaya kadar vardı G.Saray . İki kupa da elden gitti , artık maç trafiği denen olay da yok. G.Saray'ın bundan sonra yapacağı en hayırlı iş bir an önce lige konsantre olması . Yönetim de gelecek senenin daha verimli olmasını istiyorsa transfer politikasını orta sahaya kanalize edip daha etkili isimler belirlemeli . Sadece mücadele eden değil aynı zamanda topu adam gibi dolaştıran isimler bu takımın en büyük ihtiyacı . Bu arada o güzelim koreografiyi gerçekleştirenlerin de ellerine sağlık ...

Esteban Cambiasso

Onun için tam anlamıyla defansif orta saha konseptinin pratiğe dökülmüş hali desek yeridir. Esteban Cambiasso Mourinho'nun Inter'de oynattığı anahtar oyuncularından bir tanesi. Koşuyor, savunmayı süpürüyor , asist yapıyor ve en kritik maçlarda da golünü çakıyor. Inter taraftarı ona Zanetti'den sonra takımın gelecekteki kaptanı gözüyle bakmakta. Dün gece Chelsea karşısında takımına galibiyeti getirdi ve Mourinho'ya biraz daha konuşma fırsat verdi . Sessiz sedasız işini yapan futbolculara bayılıyorum . Aslında Mascherano ile birlikte milli takımda orta sahayı allak bullak edebilecek adamlar, fakat Maradona Avrupa futbolunun en iyi orta saha elemanlarından birisi olan bu adamı neden milli takımda oynatmaz ve kullanmaz merak ediyorum ....

Legenden und Loyalität

Adidas her zaman Bayern Münih'e kıyak yapıp onlara özel ve has formalar üretmiştir diye düşünürüm. Kırmızının en çok yakıştığı takımlardan birisidir. 110. yıl kuruluş döneminde Mayıs ayında piyasaya sürülecek olan bu forma 70'li yıllara gönderme yaparak dizayn edilmiş. Slogan olarak Legenden und Loyalität (Efsaneler ve Sadakat) düşünülmüş ve iç tarafa efsane golcü Gerd Müller'in resmi monte edilmiş. Bu tür ayrıntılar insanın hoşuna gidiyor doğrusu ...

Tuncay attı , Stoke turu kaptı (Video)

24 Şubat 2010 Çarşamba

Enke'den sonra Hannover

Robert Enke 10 Kasım 2009'da intihar etmeden önce son maçını 2 gün öncesinde 2-2 sonuçlanan Hamburg ile oynamıştı . Enke'nin intiharı takımı öylesine sarsmış olmalı ki , Hannover 96 , Enke göçtükten sonra ligde 11 maç oynadı . Sonuç hiç iç açıcı görünmüyor : 10 mağlubiyet 1 beraberlik ,yenilen 31 gol ve attıkları 9 gol ve şu anda ligin sondan üçüncüsü . Takımın moralini düzeltmek için yönetim 2 tane psikolog tutmuş fakat psikologların da takıma bir şey veremediği gerçek . Ölenle ölünmez derler demesine de , bu performansıyla Hanover'in de üzerine toprak atıldığı açık ...

23 Şubat 2010 Salı

Podolski golü unuttu !

18 maç , 1569 dakika ve sadece 1 gol . Büyük umutlarla Bayern'den eski takımı Köln'e dönen Podolski sadece 1 kez çerçevenin içine topu sokabilmiş . Senenin en büyük hayalkırıklıklarından birisi oldu kendisi . (Guiza'dan da kötüleri var). Löw onu şu performansıyla Afrika'ya götürür mü bilinmez . Ama Galler'de Podolski'den şaplak yiyen kaptan Ballack bu adam gelmesin bizle de kim gelirse gelsin diyordur büyük ihtimalle ...

22 Şubat 2010 Pazartesi

Ronaldo futbolu bırakıyor ....

Ronaldo gelecek sezonun sonunda futbolu bırakacağını söylemiş . Corinthians ile 31 Aralık 2011 tarihine kadar sözleşmesi var . O tarihten sonra kramponları rafa kaldıracak ve yeryüzünün gördüğü en iyi forvetlerden birisi daha futbolu bırakmış olacak . Kariyerinde 3 kez Dünyada Yılın Oyuncusu ödülü olan Brezilyalının özellikle civan gibi şu halini gösteren fotoğrafını seçtim ki onu kral haliyle hatırlayalım . Ronaldo Brezilya formasını 97 kez giymiş ve dalya yapamamış . Dunga kıyak yapsa da Afrika'da onu izleyelim diyecem ama olmayacak büyük ihtimalle . Hep Barcelona'yı bırakmayıp orda futbola devam etseydi acaba sonrasında nasıl bir gelecek onu beklerdi diye düşünmüşümdür . Arada sırada yaşadığı skandallara , malum göbeciği ve kilolarına rağmen süper bir santrafor kerata ...

Platini Barajları

Alçıdan Ronaldo !

Ronaldo'nun heykeli 1 günlüğüne reklam muhabbetine Madrid sokaklarında tur atmış . Valla bu heykelden sonra Ronaldo'nun enaniyet ve kibir katsayısında bir artış olursa mazur görmek lazım artık . Adam kendini beğenmekte haklı olsa gerek . Şöyle heykelim yapılsa ben bile siz kimsiniz ulen edalarında milletin arasında dolaşırdım herhalde :)

Pavlyuchenko

En son ligde görev aldığı maç 31.10.2009 tarihinde görev aldığı Arsenal maçı . Onda da 26 dakika oynamış . Topu topu ligde 4 maç oynamış, hepsi 90 dakika bile etmiyor . Tottenham'ın Wigan deplasmanında son 20 dakikada oyuna girdi ve iki gol attı Rus futbolcu Roman Pavlyuchenko . Hocası Redknapp yüzüne bile bakmıyordu , nasıl olduysa son dakikalarda şans vermiş. Şans ta yüzüne gülmüş Rus futbolcunun . Euro 2008'in Arshavin ile parıldayan yıldızıydı. Jo yerine şu Rus futbolcu G.Saray'a gelseymiş diye keşke düşünmüştüm geçenlerde . İzlenmesi gereken klas adamlardan birisidir, ama nasıl olur da kadroya bir türlü giremez, oynamaz ve oynatılmaz aklım ermiyor ...

21 Şubat 2010 Pazar

BJK 1 - 1 G.Saray (21.02.2010)

Forvet hattının hastanelik olması G.Saray'a yepyeni bir karakter yükledi . Mücadele ! Neill'in gelmesiyle savunmada kontrol ve konsantrasyon arttı ve haliyle ikinci yarıda savunma hatalarının ilk yarıya oranla azaldığı ve önce savun sonra vur-kaç taktiğinin ağır bastığı bir Cimbom izlemekteyiz son 1 ay içerisinde . Zorunluluktan oluşan yeni futbol mantalitesinden pek hoşnut olmasakta bu maç trafiğinde alınabilecek en idare eder skorları alabilmesini bildi G.Saray . Derbide ilk devrede bariz bir şekilde Beşiktaş'ın üstünlüğü söz konusuydu . Özellikle Uğur - Ekrem eşleşmesinde Ekrem'in Uğur'u her daim geçmesi, Beşiktaş'ın kanat bindirmelerinin özellikle o taraftan gelmesine sebebiyet verdi . İleride Keita ve Arda'nın Beşiktaş 18'ine fazla girmemeleri pozisyon kısırlığı getirdi . G.Saray'ın ilk devredeki önemli pozisyonları Barış tan geldi . Emre ve Neill ikilisi Beşiktaş'ın ileri uç adamlarını çoğu pozisyonda sindirdi desek yeridir. Özellikle Avustralyalı, bir savunma oyuncusunun neler yapması gerektiğini herkese gösteriyor. Ara transferin yıldızı kesinlikle . Servet'in ondan öğrenmesi gereken dersler var . Soğukkanlı , ayağa garanti pas yapan ve güçlü yapısıyla İnönü'de gelen puanın baş aktörlerinden birisi oldu. Futboldan uzak kalan Ferrari'nin ve golde hatası olan Sivok'un defansı yeniden toparlaması Beşiktaş adına sevindirici . Arda bir forvetin yapması gereken işi pozisyonu takip etmesiyle yaptı. Fakat ona verilen bu misyon G.Saray'ın yeterince ileride organize olamamasına sebep oluyor. Jo'nun oyuna girmesiyle orta sahanın biraz daha rahatladığı görüldü. Elano her geçen hafta takımı fazlasıyla benimsedi ve şutları çoğu zaman kaleyi bulan bir oyuncuyu izlemek zevkli bir iş . G.Saray'ın yediği golde Meksikalının savruk oyunu ve yaptığı dengesiz faul rol almıştır. Faulden hemen sonra hiç bir G.Saraylının baraj kurmadan atışın yapılmasına izin vermesi ve golün gelmesi göze hoş gelmedi . Kayseri, Antalya, A.Madrid ve Beşiktaş maçlarının getirisi 3 beraberlik,1 galibiyet ve 1 beraberlik . Tatmin edici bir performans gibi görünmüyor fakat rakiplerinin ve G.Saray'ın ligdeki konumları ve oyuncu eksikliklerine rağmen gelen mücadele göz önüne getirildiğinde farklı bir değerlendirme yapılabilir. Cimbom hala köprüyü kazasız belasız geçmedi . Sami Yen'deki A.Madrid mücadelesi istikbalde nelerin getireceğine dair sağlam ip uçları bize verecek diye düşünüyorum . Perşembe-Pazar mesailerinde iki güçlü takıma karşı bu kadar eksiklikliklerle gelen beraberlik her şeye rağmen iyidir ...

18 Şubat 2010 Perşembe

İdare ettik !

Her maçın farklı bir motivasyonu , farklı bir psikolojisi oluyor . A.Madrid'in hafta sonu Barça ile oynadığı maçta gösterdiği motivasyon , kararlılık ve kondüsyon maçtan önce çoğu Cimbomlu'yu hafiften endişelendirse de , G.Saray'ın İspanyol takımına göre daha disiplinli ve tetikte oynadığını söyleyebiliriz. Caner'in kişisel bir hatası ve yaptırdığı frikikten gelen golün takım içi dengeleri alt üst etmemesi dikkat çekici çünkü G.Saray'ın bir golle dağıldığı maçlar akıldan çıkmıyor. Tabi takımın Avrupa kültürünü özümsemesi maçtan kopmamasına bir sebep olarak verilebilir. Caner adına çok üzülüyorum .Aslında sol kanatta takımı uçuracak derecede potansiyeli olan bir adamın geride kendisini yeterince gösteremeyip , kalibresi daha düşük Meksikalı ile değiştirilmesini içime sindiremiyorum . Bu adamdan cacık bile olmaz derler ya, Meksikalı Dos Santos öyle bir adam işte. İyi ki kiralık olarak gelmiş , yoksa bir kaç sene takımda dursa memleketimin topçularına ziyadesiyle haksızlık olurdu.Maçın kader adamları Keita, Mehmet Topal ve Neill . Keita G.Saray'ın en çok topla buluşan ve oynayan ismiydi. Döktürdü mü ? Hayır ! Döküldü mü ? ilk 60 dakikayı sayarsak , Evet ! Ama Allahı var, son yarım saatlik dilimin kahramanıydı. Madridlileri yordu , pozisyonlara girdi ve en sonunda klas bir vuruşla beraberliği getirdi . Mehmet Topal çoğu zaman doğru yerde , doğru işler yaptı . Kesicilik olayının hakkını verdi . Neill ise basit ama doğru oynuyor. Kendisine baktığı o kadar belli oluyor ki , yakın ikili mücadelelerde gözle görülür derecede kuvvetli olduğu açık . G.Saray'ın malesef tek gollü ya da tek farklı galibiyetlerini veya beraberliklerini ileride çok göreceğiz. Arda'nın çırpınmalarıyla ve Elano'nun eh işte idare eder dedirten performansıyla ileride Keita dışında tam olarak kimi besleyeceğini bilemiyorum . Madrid'de kısır forvet hattından yapabileceği en iyi iş buydu ve beraberliği kaptı Cimbom . Avantaj bizde , ama tur sanıldığı kadar kolay olmayacak . Çünkü kış uykusuna yatmış gibi oynayan Agüero ve Forlan'ın İstanbul'da ciğerlerini patlatırcasına oynayacağından eminim. Bu arada bir önceki postta belirttiğim gibi pek hazzetmediğim kaleci Leo'nun yediği gol dışında sırıtmadığını hatırlatalım . Ligin ilk haftalarında gol cümbüşü yaşayan G.Saray'ın şu aralar oynatmamaya yönelik ağır basan ve az pozisyonlu futbolunu beğenmesek te , etimiz budumuz bu ! Karamsar değilim ama aşırı derecede umutlu da değilim . Zor bir hafta bizleri bekliyor ...

Zayıf halka - Leo Franco

2004 ve 2009 arasında Atletico Madrid kalesini tam 153 kez korudu Arjantinli kaleci . Bu sürede 159 gol yemiş . Aslında sahadaki futbolcular içinde en tuhaf maç onun için olacak . Ortama , taraftara alışkın bir kalecinin bu gece neler yapacağını merak ediyorum. Ben de dahil olmak üzere çoğu G.Saray'lının ona kanı kaynamadı . Geldiğinden beri Cimbom'un kötü performans sergilediği maçlarda hiç bir zaman maçı kurtaran adam olmadı . Harika bir planjonunu , kader kurtarışlarını pek göremedik . Herkes forvetteki adamsızlıktan yakınadursun , beni en çok endişelendiren adam kendisidir . Defansı toparlamaz , bağırmaz , sessiz sakin maçını oynar , yediği golü fileden çıkarıp santraya gönderir genellikle. Bir türlü yakıştıramıyorum bu adamı Galatasaray'a. Umarım beni utandırır bu gece ....

17 Şubat 2010 Çarşamba

Henry kayıplarda !

Barça ile ilk yılında tutunmaya , ortama adapte olmaya çalıştı . Arsenal'den tanıdığımız deli dolu Henry'i o zamanlar çok aradık . Geçtiğimiz sezon Katalan ekibi rüya gibi bir sezon geçirirken özlediğimiz Thierry Henry'de hatırı sayılır işler yaptı ve çeşitli resmi maçlarda toplam 26 gol atarak , Gunners'ta asla ulaşamayacağını düşündüğü kupalara ulaştı . Bu sezon, Kasım ayında eline yüzüne bulaştırdığı İrlanda maçından beri , sakatlıkların da etkisiyle yedek kulübesinin müdavimi oldu . Bunda genç Pedro'nun zirve yapan formu da etkili oldu diyebiliriz. Eto'o gibi bir hazineyi rahatlıkla gözden çıkarabilecek bir iktidara sahip Guardiola'nın artık ona da eskisi gibi sıcak bakmadığı aşikar . Henry'nin takımla olan bir yıllık sözleşmesi daha var . Fakat mazideki gibi olmazsa olmazlardan değil . Transfer sezonunda bol bol onu konuşacağımızı hissediyorum bu yaz . O da Türkiye'ye gelsin , yol geçen hanı olsun, tam olsun , iyi mi ..!

Yılmaz Vural yine kahroldu !

Hiddink'in Türkiye milli takım patronu olacak olması ilk etapta oldukça sevindirici. Hollandalı gittiği her takımın çehresini değiştirmiş bir isim olmakla beraber, zamanında Fenerbahçe'deki deneyimi onun istikbaldeki antrenörlük kariyerinin şekillenmesinde bir hayli etkili oldu . Şu bir gerçek ki , ülkemiz son yıllarda futbol fabrikasını şaşaalı transferlerle , muazzam miktardaki para trafiğiyle ve futbol üzerine dönen varyasyonlarla önlenemez şekilde genişletmeye başladı . Önemli kimliklerin memleket futbolunda öyle ya da böyle katkılar sağlayacağı tartışılmaz. Hiddink te bu yolda futbolumuzun kaderini belirleyecek önemli isimlerden birisi olacak . Ama şu akıldan çıkmasın , Türkiye potansiyelin dolu dolu olduğu ; lakin en baba adamların dahi zorlandığı ve zorlanacağı tuhaf bir ülke. Hollandalıyı bozuk para gibi harcayabiiliriz de (Harcadık bir ara zaten) . Bence Hiddink kariyerinin en riskli görevini kabul etmiştir. Sabırsız bir ülkenin , eleştiri efendileri medyanın ve olmayacak şeylerin olduğu ve bulunduğu coğrafyada Hiddink'in dersini bir değil iki kere çalışması gerekebilir. Hiddink'in kariyeri elbette senet gibi önümüzde duruyor . Ama dedim ya , ülkem güzel ülkem tuhaf bir ülke . Hollandalı'yı yapacak çok ama çok iş bekliyor .İlk başta Yılmaz Hoca'nın gözü üzerinde olacak :) Umarım Türkiye için hayırlısı olur ....

12 Şubat 2010 Cuma

Çal baba çal !

Terrific Tunny !

"Tunny (Tuncay) korkunç (terrific-iyi anlamda yani) bir oyuncu , muhteşem yetenekleri var bir takımın ihtiyacı olan farklılığı onunla yakalıyoruz . O ve Etherington çok iyi oyuncular ve onların arasına Ric'i de (Ricardo Fuller) karıştırdığımız zaman iyi işler yapıyoruz -Tony Pulis. "

Anlaşılan Pulis doğru yolu bulmuş .

Arjantinli Arjantin'liye karşı !

Maradona, Real Madrid sportif direktörü ve aynı zamanda hemşosu ve takım arkadaşı Jorge Valdano'ya verip veriştirdi geçtiğimiz günlerde. Maradona , Valdano'nun Real'de oynayan Arjantinlileri tabir yerindeyse kayırmadığını ve milli takımın kaderiyle oynadığı yönünde hemşosuna lafları giydirmiş. Gonzalo Higuain, Fernando Gago ve Ezequiel Garay gibi futbolculardan arada sırada Higuain'in forma giydiğini , ve Heinze'nin Marsilya'ya gönderilmesiyle Valdano'nun oyunculara sahip çıkmadığı yönünde atıfta bulunmuş. Göreve geldiğinden beri 16 ayda 101 futbolcu oynatmasıyla eleştirilen Maradona'nun teknik adam olduğundan beri futbolculuk prestij ve kariyerini çarçur ettiğini düşünenlerdenim. Şimdiden olası Afrika başarısızlığına kılıflar mı aramaya başladı acaba ?

Kaleleri şaşırmak !

Manchester United'ın bu sezon oynadığı maçlarda , rakipleri şu ana kadar kendi kalesine tam 10 gol attı. Bu bir rekor . Eski rekor da United'a ait ve 6 idi . Özellikle son oynanan 8 maçta 7 kez rakipler kendi filelerini havalandırdı . Bu goller United'a 7 puan kazandırmış . Berbatov ve Owen ikilisinin attığı gol sayısı da 10 . Yani sizin anlayacağınız rakipler Berbatov-Owen ikilisini geçmek için var gücüyle çalışıyor :) Özellikle 6 Şubatta oynanan ve 5-0 biten biten Portsmouth maçının follerinden 3'ünün Pompey tarafından gelmesi evlere şenlik bir durum. Geçtiğimiz hafta oynanan ve 1-1 berabere biten A.Villa maçında , United'ı ipten alan adamın yine bir Villa'lı olması da ne oluyor len sorusunu akıllara getirmiyor değil. Yakında İngiliz takımları bizim takıma neden hiç penaltı verilmiyor diye değil, rakip neden kendi kalesine gol atmıyor diye mızmızlanmaya başlarsa hiç şaşırmayın ...:)

11 Şubat 2010 Perşembe

Çizgiyi aşmak !

Zavallı Portsmouth !

İşler gıcırındayken transfere deli gibi para harcandı . Kulübün geçen seneki sahibi Sacha Gaydamak eski menejer Redknapp'in transfer istekleri için bankalardan fazlasıyla kredi çekti . Mali kriz dünyayı kasıp kavurduğu sırada bankalar kulüpten borçların geri ve zamanında ödenmesi konusunda baskılar yaptı . 2008 yılında kazanılan FA Cup'tan beri borçları kapatmak adına önemli oyuncularını 94 milyon sterline sattı . Buna rağmen 50 milyon sterlinden fazla borç var ve Portsmouth resmen can çekişiyor . Yakın zamanda web sitesi bile kapanmıştı , şimdi yeniden aktif. Kulübün kapatılması , puanların silinmesi veya bir an önce en alt liglere düşürülmesi gündemde. Eğer böyle bir şey olursa , Avrupa futboluna ibret olacak bir Pompey vakasıyla karşı karşıya kalabiliriz. UEFA Pompey'den yola çıkarak katı yaptırımlara hazırlanabilir. Paranın içinde bir gün boğalacak bu futbol , ama kimbilir ne zaman ?

İyi ki soyadın Ateş olmuş be !

Akşam : Cimbom Ateş'lerde
Bugün : Ateş Galatasaray'ı yaktı !
Vatan : Ateş düştüğü yeri yakar.
Takvim : Aslan Ateş'e düştü !
Star : Ateş düştüğü yeri yakar.
Sabah : Ateş düştüğü yeri yaktı .
Milliyet : Ateş düştüğü yeri yaktı .
Hürriyet : Aslan'ı Necati'nin ateşi yaktı !
ve bir dünya gazete ve internet sitesi....vesaire....vesaire....

Beatles & Bob Marley

8 Şubat 2010 Pazartesi

Sevince bak hizaya gel !

Zidane ve Ankaragücü'lü Rothen

Şampiyonlar Ligi finali görmüş bir adam daha ülkemizde sessiz sedasız top koşturmakta . Jerome Rothen 2004 yılında Prso,Guily,Nonda ve Morientes'li Monaco'da harikalar yaratıp finalde Mourinho'lu Porto'nun rakibi olmuştu hatırlarsanız. Rothen o günlerdeki formunda olsaydı A.Gücü formasını şimdi nah giyerdi kanaatimce . Ama her şeye rağmen Lemerre gibi onun da A.Gücü takımında futbol yaşantısını sürdürmesine şaşırmadım desem halt ederim. Rothen'in Zidane ile ilgili pekte hoş olmayan bir anısı var. 2008 yılında yayınlanan otobiyografisinde buna da değinmiş. Finale kadar giden yolda , çeyrek finalde Monaco Real ile eşleşir. Monaco R.Madrid'i saf dışı bırakır. Maç esnasında Zidane Rothen'e arkadan çelme takar . Rothen biraz da zaman geçirmek istediği için tabir yerindeyse artistik yapar ve bir güzel yuvarlanır. Zidane Rothen'in yanına gelir ve kulağına fısıldar "Ayağa kalk, seni O...Çocuğu!"der.
Zidane'ın kullandığı 'fils de pute' ifadesi Rothen'i şok eder . Maçtan sonra özür bekler, özür gelmez. Milli takım kampında yine özür bekler , Zidane yine sallamaz . Zidane'ın Fransa'daki imajına zarar vermemek için Rothen konuyu kapatır fakat otobiyografisinde bu hadiseyi de geçmeden edemez. Zizou bu kızdırmıycan adamı, Allahtan Rothen'e Materazzi muamelesi yapmamış...!

1 Şubat 2010 Pazartesi

Babasına bak kızını al !

Nonda Cimbom'da ne yaptı ?

G.Saray'a geldiğinden beri 79 maçta forma giydi Kongo'lu Shabani Nonda. 8647 dakika görev aldı , 38 gol attı . Attığı 38 golün 23'ü Turkcell Super Lig'de , 12'si Avrupa maçlarında , 2'si Türkiye Kupası'nda ve 1 tanesi de Kayserispor ile oynanan Süper Kupa Finali'nde . Kimi zaman iyi topçu dedik , kimi zaman sahada gezinen figüran muamelesi yaptık . Monaco yıllarındaki Nonda olsaydı şayet, deli danalar gibi koştururdu .G.Saray'da bazı maçlarda yürüyecek mecali yoktu . Umursamadı , hayatın akışına bıraktı kendini . Takıma bu kadar kısa bir sürede hem yararlı hem de yararsız bir adam görmemiştik . Rıdvan Dilmen ona methiyeler düzdü , Türkiye'nin en iyi forveti diyordu çoğu zaman . Sonra Bobo en iyi oluverdi . (Rıdvan'ın forvetleri bitmez zaten! ) . Onun yerine gelen Jo ve Dos Santos'u fazla şişiriverdik sanki . Bir maçta yorum yapmak olmaz ama gördüğüm kadarıyla Jo ile Nonda arasında aman aman bir fark göremedim . Dos Santos'a da birisi pas vermeyi öğretmeli . Türkiye'yi çok mu küçümsüyor bu delikanlı ? Herkese de çalım atılmaz ki . Geçici çareler idare edecek bir süreliğine . Ama ben G.Saray'ın gelecek sezon Brezilyalı ve Meksikalı ile yola devam edeceğini sanmıyorum . Nonda'nın yerine Arjantinli kaleciyi şutlasalar daha bir hoş olmazmıydı acep ?

Nani'nin rüya golü !

Nani'yi genelde bal yapmayan arı tipi futbolcularının arasına katarım . CR7'nin hemşosu olması hasebiyle United'da arada kaynayıp gidiyordu işte . Ama dün Emirates'de bal yapmayı hatırladı ve öylesine güzel bir gol attı ki ben şimdiden bu golü 2010 yılının en güzel golllerinden ilk 3'e girer diyorum . Hele şuraya bir tıklayın da izleyin bakalım ...

Takım Köprüsü !

Terry'nin yediği naneleri geçtiğimiz günlerde çoğu blogger post yapmıştı . City oyuncuları Carlos Tevez, Stephen Ireland ve Nigel de Jong arkadaşları Bridge'e destek çıkmak için formalarının altında TEAM BRIDGE yazılı formalar giymişler . Dün oynadıkları Portsmouth maçının sonunda üçü de formalarını çıkarıp o t-shirtlerle göğüslerini gere gere soyunma odasına yürüdüler. Eğer Terry Manchester United futbolcusu olsaydı emin olun sadece City futbolcularının tümü değil tüm taraftarlar bu t-shirt'ü giyerdi . Bu t-shirt'ü giyen futbolcuların İngiliz olmaması da ilginç . Size ne ulan adamların uçkur davalarından demedim değil hani...!

Burda top oynamak isterdim be !

Faroe adalarının yerini haritada gösterin desem , inanın bir kaç dakikanız heba olabilir . Neyse mevzumuz futbol ve hayatımda gördüğüm en ilginç stad bu ülkede . Buna bu fotoğrafa rastladıktansonra karar verdim. Tam da denizle nehirin birleştiği, kayalıkların arasında stad yapmışlar , şurda dünya gözüyle iki top tepmek isterdim...

* Bademcik deyip geçmeyin , bir haftadır yataktan dışarı çıkamadım . Tatilde bolbol post yaparım diyordum , bol bol antibiyotik ve bitki çayları takviyesi aldım . Kendime yeni geliyorum. Sağlık gibisi yok be !